18 Aralık 2011 Pazar

Yarım kalmış..

Ben korkmuyor muyum sanıyorsun?Ama bir taraf güçlü durmak zorunda..İpleri bir arada tutmalı birileri.. Dağılmak çok kolay, savrulmak, parçalara ayrılmak da ne var yoksa..

9 Aralık 2011 Cuma

Anekdot II

Belki de en iyisi yalnız kalmak, tek olmak.Birisini herhangi bir sıfatla hayatınıza almak, aynı zamanda onun hayatına da dahil olmak demek. Onunla hayatı paylaşıp ortak kararlar vermek ya da onun hayatında etkili olmak demek..Ne malum ondan daha iyi kararlar vereceğimiz?Daha doğru kararın bize ait olduğunu kim garanti edebilir?

Anekdot I

Zamanın yaptığı ufak küstahlıklar var, küçük tatlı süprizler de var.Bizimse her ikisine de müdahale etme seçeneğimiz yok.Hâl böyle olunca  küstahlaşmak da kolay olmuyor, mutlu olmak da..Hayat böyle kolay yaşanan bir şey mi?Aksiyon-reaksiyon mu tüm yaşam?Kafalarımız nerde peki?Aradığımız kişiye  şu anda ulaşılamıyor!

7 Aralık 2011 Çarşamba

sabırsızlığım, tanımsızlığım..

Tahammülsüzlüğüm baş gösterdi yine, yakındır baş role çıkması.Önden yarımcı oyuncularını yolladı ama, sabırsızım şu sıra.Hep çözüme ulaşmak amacım. Çözümün var olabilmesi içinse sorular yaratıyorum ama sorular birikiyor, sorunlara dönüşüyor.Çözüm aranıyor, sorunlar baskın çıkıyor ve öylece kalakalıyorum yine…Hayır hayır, başa dönüyorum hatta.Neden yapıyorum bunları.İlla bir heyecana mı ihtiyaç duyuyorum? Hâlbuki ihtiyacım olan tek şeyin huzur olduğuna inanıyordum.Huzur..Aslında bu ara daha fazla hissediyorum o huzuru.Bir şekilde o rahat, güvenli tarafa daha yakınım.Ama ona ulaşmış değilim ve her an geri dönmek zorunda da kalabilirim. Biraz da sabırsızlığım bu yüzden belki de.Nerede olduğumu bilmediğimden, daha doğrusu olduğum yerin bir tanımı olmadığından. Tanımsızlığımdan…
Neden tanım arar ki insan?Olduğu yeri, kendini görmek neden önemlidir ki bu kadar?Etiketler, kartvizitler, yaka kartları hep göz önünde, ortalarda bir yerlerde.Bir şeyleri göze sokma, ispatlama çabası ne hissettiriyor ki.Tanımsızlığım sabırsız yapmasa beni şu sıra, şikayet etmem aslında.Hatta o tanımsızlık bana bu huzuru biraz da olsa yaşatan.Okul kimliğim bozuk, ait olduğum yere ziyaretçi, yuvamda misafir, insanlarda “değer vermek”ten başka aradığım bir sıfat yok, yerimse hep yollar, bana ait olmayan odalar.Böyle olunca, yani tanımları sorgulamadan yaşadıkça iyi oldum ben.Peki bu sabırsızlığı ne yapsak?

16 Ekim 2011 Pazar

İsteklerimiz,hissettiklerimiz.

Belki ne istersek yaşayamayız ama ne hissetmek istersek onu hissederiz.Duygular, hisler hep beynimizin kontrolünde, beynimiz kimin kontrolünde?Zor soru o bence.Biz mi onu isteklerimizle yönetiyoruz, yoksa o mu bizim isteklerimizi yönetiyor?

Neyse konu bu değil; isteklerimiz ve hislerimiz.Eğer birini sevmek istiyorsan, her zaman vardır etrafta birileri.Yalnızlığı seçtiysen öyle kalacaksındır.Fikrin değiştiyse, eski sen değilsindir.Eski seni tekrar yaşamak istediysen, özlemişsindir.Söylenecek sözün varsa,haykırmak istersin, çoşkun hissedersin.Biraz susmaya karar verdiysen sakinsindir.Bir müzik açmak istediğinden keyiflenirsin.Kahrolmuş hissedip, ağlamak istediğinden açarsın o filmi."O"ysa o an düşünmek istediğin kalkıp yanına gidersin..Dayanamaz konuşursun, ararsın, bir sözünü duyarsın, heyecanlanırsın.

Bunları bildiğimiz hâlde neden söylüyorum dersem, hissettiğim hiç bir şey elimde değil, nasıl oldu anlamadım, kendimi kontrol edemiyorum gibi saçma sapan bahanelerin arkasına saklanmamamız için.Özellikle ben!

Ne hissediyorsak, gerçekten istediğimizdendir.

10 Ekim 2011 Pazartesi

kib.

Deli oluyorum..Ne cüretle uzun uzun demen şeyleri 3 harfe sığdırırlar??

Kendine iyi bak dersin sevdiklerine, çünkü senin ona bakacağın bir vaktin, imkanın yoktur bir süreliğine.Görevini ona devretmek gibi birşeydir.Senin olmadığın zamanlarda, senin yerine onun kendi kendine iyi bakması isteğidir. Üzerine titreme halidir..
Kendinize iyi bakın..

8 Ekim 2011 Cumartesi

Topaklananlar..

Aslında yazacak hiç bir şeyim yok demek istiyorum bu kadar zaman geçmesine rağmen.Bir yandan da kendimle çelişiyorum ya şunları yazarken..Parça parça içim, lime lime, tamamlanmamış..Bütün olmak isteği kat be kat arttıkça, umudum gün be gün azalıyor..Taraflarım dengelenmiyor, arafta kalıyorum.

Hüzünlü eksik yanım hâla benimle buralarda..Uyanıyorum orda, gidiyorum orda, geliyorum orda..Sesi çıkmıyor bu ara ama saklanmıyor, gözümün önünden kaybolmuyor da.Susuyor öyle sadece..Hâlbuki sen sustukça ağırlaşıyorum ben, yoruluyorum, kendi içimde kaybolup yok oluyorum..Senin sesin "ben" demek, ne hakla benliğimi susturuyorsun ki..Şikayet ediyormuşum gibi söylediğim laflar senden bıkmak için değildi..Seni tanımlamaya çalışma çabasıydı sadece.Seni garipsememeye, benimsemeye  başlamışken tam sustun kaldın sen..Sesini çıkarmamaya başladın bir anda, ben de sessiz kaldım.Sadece varlığını taşıyorum, anlamlandıramıyorum..

Keyifli özlediğim yanım bu ara uğradı benim yanıma..Özlememişim desem yalan olmaz..Onun zaten hiç sesi çıkmıyordu zaten ama bir gülümsemesi yetiyor bana..Oyuna inanıyorum onunla, "belki?" li sözlerimi çıkarabiliyorum.Değişebileceğine inanıyorum bazı şeylerin.Unutuyorum geri kalan şeylerin..Saçmalamayı özlemişim..Keyifli yanım onu bile getirdi kendisiyle..

Mantığım bir karışık hissediyor şu an.Keyifli yanımı hiç özlememiş belli..Hele onun davetsiz misafirleriyle hiç arası yok..Hüzünlü kızımı daha çok seviyor o ama  suskunluğuna katlanamıyor henüz.Alışmak zor geliyor.Ne yapacağını bilmeden, yalnız başına öylece bekliyor.

Topak topak içim.Herkes ayrı biçimde bütünleşmiş, ama 'bir' olamayı becerememiş henüz..Arafta oturduk bekliyoruz anlayacağınız..

5 Temmuz 2011 Salı

Anlamlandırmaca..

Beynimin sesiyle başa çıkamıyorum artık.Bir güç oluşmaya başladı, beni yöneten, yaptıklarıma engel olmayan, asla yapmam dediklerimi yaptıran.Kirleniyor ruhum, aklım bazen bedenim.Arındırmaya ise gücüm yok.Yardım istemeye hâlim de yoktu. Artık dibi gördüğüm anda da yapacak bir şey yoktu.Olmuyorsa olmuyordu..

22 Haziran 2011 Çarşamba

Kendime öğütler


Artık bir parçası olduğum hâlde hiç bir zaman ait olmayacağım ve olmadığım bir yerdeyim şu an.Çok garipsiyorum aslında kendimi fakat keyifliyim de.Yaptıklarım ve yapacaklarım mutlu hissettiriyor beni.Bir de bilinmezlik var ki çekici olmasını da sağlıyor..
Bir dünyam, birikimim oluşmuştu 9 ay içinde.O birikimime rahatça bir şeyler eklemek için, o dünyamdan uzaklaşmış durumdayım şu sıralar.Yok etmemeliyim ancak kendimi, köreltmemeliyim.Belki eskiz defterimi alıp yollara düşemeyeceğim ama eksiklerimi tamamlamak için çabalamayı da unutmamalıyım.
Kendime yıllar boyunca öğütler verdim ben, bari bu sefer uygulasam ya..

21 Haziran 2011 Salı

Denizin huzuru,derinin huzuru

Denize bakmak huzur vermiyor artık.Eskiden tamamlardı beni.Bütünlüğümü verirdi bana.Kendimle tamamlanabilirdim.Şimdiyse yetmiyor bana.Eksiklerim çıkmıyor aklımdan.Tamamlayacak parçalara ulaşamıyorum.Bir dokunabilsem onlara, yaklaşabilsem keşke.O zaman, tamamlandığımda denize de gerek kalmayacak.O sonsuza bakmak yine huzurlandıracak beni..

19 Haziran 2011 Pazar

Masal dinlemek istiyorum; çünkü...

Tıkanıyor, tam ortamda..Düğüm düğüm düğümlenip boğuyor beni.Gün geçtikçe gerçekten uzaklaşıyorum.Hayal kurmak, birşeyler dilemek ilk defa can acıtıcı.İçime oturmuş her şey..Çaresiz bırakmış ya da.Uzanmak istiyorum gerçeğe, sadece dokunmak istiyorum.Biliyorum ki gerçeğe dokunduğum an yoluna girecek her şey.Zaman denilen şey lehime işleyecek.Ama yok illa düşünecek ya yukardaki, hep konuşacak ya içimdeki..


Aslında gerçeğimle yaşıyorum ki ben..Onunla hayata tutunuyorum.Kendi yarattığım gerçeğimle mutlu oluyorum ya da değer veriyorum. Gerçeklerim olmadan yaşayamam şu an..Mutlu oluyorsam yüzüm gülüyorsa ondandır.


Masal gibi aslında her şey, hem var hem yok.Bu yüzden masallar dinlemek istiyorum.Kendi masallarım o kadar yoruyor ki..

7 Haziran 2011 Salı

gibi gibi

Hayallerim çalınmış gibi hissediyorum.Zorla elimden alınmış gibi.Aklıma tecavüz etmişler gibi.Kalbimi yağmalamışlar gibi ve sonra da tek başına yaşamaya mahkum edilmiş gibi.Küçük bir kızı yeniden yaratmışken ben, alıp kirletmişler gibi.Beyazlığını,saflığını kırmışlar gibi. Dünyadaki tüm işkenceleri düşüncelerime uygulamışlar gibi.Kanımı damarlarımdan boşaltmışlar gibi, ruhumu emip amaçsız, kullanışsız bedenimi ortaya savurmuşlar gibi.Bizliğimden vazgeçtim zaten ama benliğimden mahrum olmuş gibi.Akıntıya terk edilmiş gibi.Yoğun bakımda fişimi çekmiş gibi.Derin bir uykuya yatmış gibi.Belki de uykusuz kalıp başkalarının uykusuna imrenir gibi..

5 Haziran 2011 Pazar

Tanınmamazlığı yaşamak..

Tanınmamak istiyorum.Tanımamak aynı zamanda da.Bilmediğim yerlerde, bilmediğim bir zamanda, bilmediğim insanlarla daha önce hiç bilmediğim şeyleri yaşamak istiyorum.Gidişim bilinmeden olsun, dönüşüm de.Adımı bilmiyor olayım, o an ağzıma ne gelirse söylerim işte. Aldığım nefesin ne kadarında ne var bilmek önemli mi?Yaşatsın beni yeter.Tenimde bilmediğim yerler keşfetmek istiyorum, ruhumda da öyle.Sözlerini billmediğim insanlar girsin hayatıma; keşfedeyim her çıkan sesinde ne demek istediğini, çabalayım, sonuca ulaşayım, çabam takdir görsün.Mutluluğu tanımadığım yerler olsun.Belki yeniden tanımlarsam mutluluğu o zaman yaşamak daha kolay olur, acıyı da nefreti de tanımayayım.Kendim yaratayım onları, öğrenmektense..Duyularım gitsin elimden, onları da bilmeyeyim böylece korkum da gider belki, düşünmeden kullanıp, öğrenirim duyularımı.Tanınmamazlığu yaşayıp, gerçekten hayatımı yaşayabildiğimi hissetmek istiyorum sadece. Hepsi bu..

19 Mayıs 2011 Perşembe

Sevgi hakkındaki yalanlar


İnsanlara hep diyorum ya sevgi bazen her şeye yetmiyor diye..Avutmak değil amacım gerçekten öyle olduğunu bildiğimden yaşadığımdan, inandığımdan.Bulunduğum yerlerden farklı yerlerde olmayı, yaşadıklarımdan farklı şeyler yaşamayı dilerdim.Sevginin yettiği bir hayatım olabilirdi.İçten, gözü kara bir sevgiden bu kadar uzakta yaşayınca insan güçlü,cesaretli durmayı öğreniyor bir şekilde ancak içerdeki güvensizliği, yeteneksizliği, kırılganlığı fark etmek zorlaşıyor.Onların ilacının sevgi olduğuna inanmaya başlıyorsun ve o sevgiyi arıyorsun..Bulamadığında da suçladığın şey sevgi oluyor dolayısıyla, söylenip duruyorsun sevgi aslında her şeye yetmiyor diye.Ulaşamadığın ete mundar diyorsun yani.
Diğer bir yandan da belki de en çok yaraları en sevdiklerimiz sayesinde alıyoruzdur.Yüreğine bir şey tıkanıyor ve o tıkanıklıkla hayatı geçirmeye çalışıyorsun.Nefesin azalıyor, yaraların artıyor nefessizlikten.Belki de mutlu olmanın en başarılı yolu kendinle kalmaktır. Bu düşünceyi ilk duyduğumda kabullenememiştim, kendi hayatım için asla düşünememiştim böyle bir şeyi.Düşünenlere kendi içimde “Nasıl kendine bir şans tanımaz”diye de kızmıştım.Belki de o şansı daha önce tanıyıp, sonrasından bundan dersler çıkarıp çıkardığı dersleri kullanmıştır hayatında.Bense içimdeki saçma inançlarla yaralanmaya hep devam etmedim mi bugüne kadar.Sezarın hakkı sezera..Belki ki sevginin bir halta yaradığı yok, hayatımdaki HER TÜRLÜ  ilişkide hem de.Kimseyi sevmeden  ama yara almadan kendince yaşamak..Gerekli olan bu..

16 Mayıs 2011 Pazartesi

.?


Düşünmeden konusuca yazmak istiyorum.Artık tepkilerime hâkim olamıyor, duygularımı kontrol edemiyorum.İçimden gelen her tepkiyi iletiveriyorum düşünmeden.Sonra da korkutup, kaçırıp, bunaltıyorum insanları.Belki de bundandır yalnız kalışım.Bir ağlasam rahatlayacağım aslında.Acımı kusp nefes alacağım, içimi boşaltıp yoluma devam edeceğim.Her yeni olumsuzlukta kullanmaya başladığım motive cümlem olmaya başladı bu da; “yoluma devam edeceğim”..Acaba izlediğim bir yolum var mı benim ya da yarattığım başka bir yolum.Bu yollar için ürettiğim inancım ya da herhangi bir şeye ürettiğim inancım..
Yazılarım bir söylem olmaktan çıkıyor gitgide.Sürekli soru sorar oldum.Sorduğum soruları yanıt olarak kullanmaya başladım.Bir yandan da yanıtlarım sorulaştı.Kısır döngü içine kısıldıkça da kısılıyorum böylece..
İkinci kez ağlayamıyorum hayatımda.İlki en yakınımı kaybettiğime inanmama hâlimdi.Kabullenememe durumu bir nevi.Onun acısı iki sene sonra çıkabilmişti.Semaver sayesinde(bkz. Sait Faik Abasıyanık).Bir kaç cümleyle akıtmıştım içimdekileri ve kabulleniş o an gerçekleşmişti.Şimdi ise cümlelerle başlattığım bir kabullenememe durumu yaşıyorum dolayısıyla ağlayamıyorum.Bu sebeptendir ki sürekli konuşuyorum.Şu anki çözümünse cümleler olmadığı açık.Acaba sorularla mı ağlayacağım…

13 Mayıs 2011 Cuma

Dilemmalarla hayat

Kalabalık içinde yalnız hissedebilir insan, acının kendisini sevebilir ya da komedi filmde ağlayabilir, korku filminde gülebilir, trajedide korkabilir.Hayatın tadı böyle ironilerle ve/veya dilemmalarla kaçabilir.Uyumlar bulunup sonradan keyfi çıkarılabilir.Ama bir şekilde yaşayamadıkların varsa, onların acısı unutulmaz ve hayata herhangi bir dilemma dahil edilerek de hayat yoluna devam etmez, edilmez.

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Manifesto adına hayata dair…

Söyleyecek sözlerimin olması istendi..Peki gerçekten söyleyecek bir sözüm var mı bilemem.Gerçi her zaman söylenecek bir söz vardır ama her zaman insan bir söylemde bulunabilir mi bunu da bilemem.. Fazla bilinmezliklerle başladı bu yazı. Bilinmezlikler dolu olan sadece bu yazının başı mı peki? Cevabın hayır olduğu gün gibi ortada. Yine de cevabının hayır olduğu bir soruyu sorup üstüne kendine kendine hayır cevabını verebilmek büyük cesaret isteyen bir iştir. Ancak günümüz toplumlarında cesaretle olayların içine girmek,  bir şeyler hakkında içinden gelen sözü söyleyebilmek, insanlara karışabilmek zorlaştı, gittikçe de zorlaşıyor.Bunun nedenleri hakkında bir şeyler söylemek gerekirse bol miktarda madde çıkabilir ancak özellikle değinmek istediğim nokta aileler ve ailelerin çocuk yetiştirmesi hakkında.Günümüz toplumlarının ebeveynleri geçmişte yaptıkları muhalefet hareketlere karşı fiziksel ve ruhsal şiddete maruz kaldıklarından şu an çocukları/gençleri yetiştirirken fazlaca korumacı ve tedirgin davranmaktadırlar.Bu hareket çocukların hazır, çaba harcamadan bir şeyler elde edebildiği rahat bir hayat yaşamalarına da neden olmaktadır.Bundan ötürü yetişen yeni toplum hazır tüketime alışmış, üretim yapmayı bilmeyen, bir şeyler üzerine düşünmeyen,muhalefet olmayı bilmeyip her şeyi kabullenen, hayata karışmayan,hayatın tadını çıkarmaktan korkan, insanlara karışmayı tercih etmeyen, kendi dünyalarında yaşayan insanlar oluyor.Bu durum bir toplumun yapısını kendi içine kapanıklaştırdığından, yeni mimari gereksinimler, oluşan yeni yapılaşma ve projeler dış dünyadan izole bir hâl alıyor.Bizler yeni yetişen mimarlar olarak yapacağımız işlerde kullanıcı gereksinimlerini kritize edip, olanların verimli olmayacak sonuçları da doğurabileceğini fark edip bu doğrultuda  önlemler almamız gerekmektedir.Belki de toplumun yeni aile yapısının taşlarını bile yapacağımız işlerle düzeltebiliriz eğer bunun üzerine yoğunlaşıp, çözüm arayışına girmek istersek..

24 Nisan 2011 Pazar

Dilemmalarla uzak

Uzak olmak.Bazen bulunduğun, nefes aldığın şehre uzak olmak ferahlatıcı.Her şeyin geride kalmış olması.Saatin tamamen senin kontrolünün altında olması, gideceğin mekanın istekle, hevesle dolu olması..Bazen içindeki duygulara uzak olmak çok fena.Hele de yapabileceğin bir şey yoksa..İçinde dopdolu, dışınla çok yalnızsan..Duyguların hayata karışamıyorsa.Canının acıdığıyla ortada kalıyorsun işte..

19 Nisan 2011 Salı

Kendim Hakkında Bazı Sözler

Yazılar yazmak istiyorum sürekli.Ne hakkında olduğunu bilmediğim yazılar.Bunların umut dolu, hayata bağlı olmalarını istiyorum.Mutlu küçük bir çocuğun çığlıklarına sahip olsun.Yağmurlu havaya inat öten kuşun cesaretine de.Kapkaranlık bir odayı bi düğme dokunuşuyla aydınlatabilen lambanın gücü olsun içinde.İçlerimizi ısıtsın, sıcak çayın ısıttığı gibi.Böylesine hayat dolu, güçlü, kelimeleri bulabilmek mümkün mü ama?Hepsini yan yana getirebilmek.Ayrım yapmadan, birini diğerinden daha önde kılmadan, hepsine eşit hakkı verebilmek.Evet, bu duygular arasında eşitlik yaratmak istiyorum ben.Hep yarım, hep karamsar, hep hüzünlü.. Sıkıldım ben bu havamdan ama.Bu havadan kurtulduğum nadir anlar yok değil, ufak(!) nedenlerden dolayı küçük bir çocuk olabiliyorum bazı bazı ama hayatımda bunları neden kalıcı hâle getiremiyorum..İşte bunun cevabını bilmiyorum.Kendimden sıkılıyorum!!

15 Nisan 2011 Cuma

Yetersizlik ne fena

Yetersizlik ne fena..Duygularına yetmeme hâli mesela..Hissettiklerin büyük,kocaman.Elinden gelen tek şey uzaktan hissettmek onları, sessizce, masumca,kendince.Fazlası olamadan.İşlere yetmeme hâli..Bu aynı zamanda zamanın da yetmemesi gibi bir durumu da içinde saklıyor.Yapılacak çok şey var oysa..Çizilecek, üretilecek, söylenecek, dinlenecek, okunacak,öğrenilecek, dinlenecek, izlenecek..Ama enerji yetmiyor, vakit yetmiyor, imkanlar yetmiyor.Dostlarayetmeme hâli..Elinde olan bir durum değil hâlbuki..Kırılmak kolay empati kurmaksa zor onlar adına, benim adıma..Ailene yetmeme hâli..Paylaşacak çok şey var ama hep de bir neden var engel olacak..Boşluğun yetmeme hâli..Alıp koyacak, kullanacak çok doluluk var ama nereye sığdırsak.Bilgi de öyle mesela.Beyinde gereksiz bilgileri siliyor yenilerine yetebilmek için.Telefonun şarjının yetmeme hâli..Hele ki tam konuşmanın ortasında yetmiyorsa bi de..Kalbinin yetmememe hâli..Tanrım o ne kontrolsüz bir hâl, ne heyecanlı..Kalbinin yetmeme hâli..O kadar kırılgan ki, taşıyamıyor seni durmaya karar veriyor..Hayatın yetmeme hâli..Yaşanacak ne kadar çok şey var üstelik..Yetersizlik ne fena..

11 Nisan 2011 Pazartesi

boktan sesler korosu

Az çok beni bilenler içimdeki küçük canavarı bilirler.Her şeyi didikleyen, soran, her deliğe burnunu sokan, konuşmaktan başka işi olmayan o canavarı.Bu sesi yok edemeyince insan alışmak zorunda kalıyor,ayak uydurmak gerekiyor.Az buçuk alışmıştım artık, başa çıkabiliyorum, kaldırabiliyorum derken..Yenileri doğdu başıma.Küçük kızın yanına bir de olgun bir hatun geldi.Aynı anda ayrı teller çalıyorlar.Elif Şafak'ın Siyah Süt'teki hâline mi dönüyorum yavaş yavaş?Ondaki o çok sesli koroyu tamamlayacak mıyım bir gün bilemiyorum.Tedirgin bir hâlde bekliyorum.

Sürekli etrafında dönen fiziğin kurallarını çözmeye çalışan, her olayın, kuralın mantığını yakalamak isteyen, etrafa başka bir gözle bakan, önüne gelen her şeye eleştirel yaklaşan, gördüğü her bilgiyi içselleştirmeye çalışan bir hatun; son derece duygusal, her olaydan etkilenen, her insan hakkında ince ince düşünen, duygularını doruklarda yaşayan o küçük kızın yanına yerleşmeye başlayınca karıştı işler bende.Daha kolay yorulmaya, karışmaya başladım.Bunları belki bir süre kaldırabilirdim ama kalbimin sesi de eklenince bu seslere bende dayanma-direnme gücü kalmadı.Bense onlara nasıl davranmam gerektiğini bilemesemde, hepsiyle ilgilenmeye çalışıyorum.Ama en çok kalbimi dinler oldum.Çünkü bu sıra beni yormayan, üzmeyen aksine heyecanlandıran, umut veren, yüzümü güldüren o..Diğer hatunlara da vakit ayırmaya çalışsam da o ayrı..

Benimki kolayına kaçmak belki de.Beni mutlu hissettiren tek şeyi dinlemek, kendi bencilliğim.Kolay kolay kabul etmesem de ben de bencilim.Kim kendi mutluluğunu düşünmez ki zaten.O bencilliğim sayesinde şu an az biraz mutluyum belki de..

Yine de diğer hatunlar yorabiliyor beni.Kalbimin sesi onları susturacak kadar güçlenemedi daha.Belki bu güçsüzlüğe dayanamayıp, susup gidecek bir gün, aklıma yerleşecek.Beni uzunca ve dahaca mutlu edecek bilinmez ama bu boktan sesler korosu her türlü kemirmeye devam edecek beni.Ne zaman tükenirim, bilmem..

16 Mart 2011 Çarşamba

Eğitilirken..

Aldığım eğitim adına söylemek istediklerim var.Değişmemizi bekliyorlar bizden.Bildiklerimizi unutmamızı, çok şey öğrenmemizi, öğrendiğimiz hiç bir şeyden emin olmamamızı, çelişkilerle düşünmemizi istiyorlar.Ne sanat ne bilim öğreniyoruz.Kesim bir matematik içeren bir sanat olamaz, çelişkiler üzerine kurulu bir bilim de olamaz.

Biz ne çocuğuz şu an, ne büyüğüz şu an.Daha kendi çelişkilerimiz rayına oturmamışken kendimize yeni çelişkiler kurmaya çalışmak..Asıl hepimizi yoran budur belki de.Düzgün bir yolda araba sürmek yormaz insanı, asıl yoran taşlı, karmaşık, ne olduğu belli olmayan yollardır.(Klasik yol betimlemesi işte..)

Sevdiğin işin yorgunluklarını umursamıyor insan ama.Tek korktuğumsa kaza yapmak.Doğrunun ne olduğunu bilmezken, kafanda çok soru varsa ve elinde hiç zaman yoksa karışıyor işler, üretimsizlik başlıyor, salma durumu uyku hâli..Zaman geçiyor, yol ilerliyor; sen durgun, sakin, içindeki gücü kaybetmiş hâlde.

Bu noktada hocalara düşen bir durum var ki o da uyandırma motivasyonu.Kitlendiğimiz anlarda kısa bir motive olayı ve bizim uyanıp kendimize geliş halimiz.Bu binada fazlaca unutuluyor ya da göz ardı ediliyor bu veya buna benzer başka çözümler..Sonuç: başarısızlık,kalitesizlik,çıtanın düşmesi,üretimsizlik..

Yaptığımız işinse hiç arası yok; ya batarsın, ya çıkarsın..

7 Mart 2011 Pazartesi

İkinci Şans??

Belki de hayatımda bir ilki gerçekleştirdim kendi adıma yakın zamanda.Kendimi buldum bulalı, hep odanın köşelerine yerleştiriyordum "ben"i, sinirimi bozan, hayatımı çalan, içimi acıtan ufacık herhangi bir olayla.Dibe vurmayı huy edinmiştim ya da kolayıma geldiği için sevmiştim.Üstüne ilgilenilmek da cabası.Komik kıstaslarla yapılan, yanımda her duran beni seven insanlardır mantığına değinmeye gerek yok..

Asıl sorun şunu anlamamamdır belki de: Dipten kurtulmak için bir şeylere sarılıp, onları sevmeli..Hayatımın ilki bu işte..Yine dibe doğru yol alırken sarılmak için bir şeyler buldum kendime, bunun için bir şeyler aradım.Şimdilik sağlam olmasa da tutunduğum şeyleri kendimin yaratmış olması fazlasıyla heyecanlandırıyor beni.Zaman uzun ve daha da önemlisi zaman sadece benim.Bundan faydalanmam gerektiğini biliyorum artık.

Önce tuttuğuma inandım, sıra onu sağlamlaştırma da, ki böylece yükselebileyim.Yukarı da onunla beraber çıkabildiğim an hayata inanmaya başladığım an olacaktır.İkinci bir şansım bu işte..

19 Şubat 2011 Cumartesi

Eskilerden bulunan:"Öylesine bir karalama..."

Çok zaman geçti aradan.Hissedilenleri unutturmadı ama.Derler ya : “Zaman ilacıdır herşeyin” Yalanmış!Hem de kocaman seviyesiz bir yalan!Çok zaman geçti aradan, acılar yerinde duruyor hâlâ... 

Çabaladım.Çok zaman önce çok çabaladım inan.Elimdekilere sahip çıkabilmek için, hayatıma verilen bu en güzel hediyeyi korumak için, kurtulduğum bataklığa geri düşmemek için...Çok şeyi karşıma aldım, çok şeyden fedakârlık ettim,savaştım!Haberi olmadı,anlamadı!!Yine de mutluydum ben böyle ama..O mutluluğu da tutamadım elimde..Kaybeden ben oldum sonunda.. 

Elimde kalanların sonucu çok az aslında.Bir kaç melodi, yürülen caddeler, bir şey paylaşılan yerler,oturulan banklar,söylenen şarkılar,okunan şiirler,yazılan yazılar,saklanan duygular,açıkca söylenen duygular,kaçılanlar,kovalananlar..Sayıları çok gibi aslında, ama elde var sıfır sonuçta..Hepsi birer görüntü olarak kaldılar hafızalarda.Uzaktan izlenen bir film gibi.Karşılaşılan, karşılaşılmayan her yerde oynuyor bu kocamn bir filmin kısacık parçaları.. Benim payıma düşense, gözyaşlarıyla o filmi izlemek oluyor,o kadar.. 

Döktüğüm gözyaşlarıyla mutluyum ben gene de.Gözyaşlarıyla yaşamak o kadar acı verse de, güzel onlarla beraber olmak!Hayatı anlamlandırıyorlar aslında.. 

Gecenin karanlığna doğru yolculuğa çıkıyorum şu an!Açelyalarımı sulayıp, o karanlığa dalmaya.Benim yerime gülsün artık açelyalar..Bense geceyi koluma takıp,yine gidiyorum ağlamaya,mutlu(!) olmak adına... 

16 Şubat 2011 Çarşamba

"Kendini Kurma" adına karalamacalar..

Part 1

Her zaman kendimi yazarak anlatan ben, bunun yararını bu işte fazlaca göreceğim bence.İlk yazımı eski yazılarımın hiç birini okumadan yazma kararı aldım.Ne 15 ay önceki yazıyı ne 15 gün önceki yazıyı okudum.Gecenin bilmem kaçında sadece "ben" ve "an" olarak bugünki yazıyı yazacağım.Çünkü başlamak istedi-ğim nokta "Ben şu an neyim,kimim, neredeyim?" noktası..

Etrafa hep gülümsemeye çalıştım ben kendimi bildim bileli.Çocukken çok ağlardım aksine.İnsanlara yaklaşmaya korkmuşumdur.E küçükken tek başına oynarsan evcilik oyunlarını, büyüyünce beceremiyorsun başkalarıyla kaynaşmayı.Tek başıma olmak benim suçum değildi ama tek suçlu beni dışarı salamayacakları, işlek bir ana cadde üzerinde oturmamız durumuydu.Böyle olunca evde tek başına sadece lahana bebeklerle oyunlarını oynayabiliyorsun.Girmek zorunda kalınca da ilkokulda başkalarının arasına, e alışkın da değilsin, beceremiyor ve başlıyorsun yalnızlıktan ağlamaya.

Zaman geçtikçe yolunu bulup, kurtulunca bu illetten bir bakıyorsun, başlamışsın büyümeye.Belki de zihnimize ait ilk hayallerden biri büyümek."Ben büyüyünce var yaa.."Ne çoşkuyla söylenir bu cümle.Büyüdük gördük ki bir halt yokmuş bu işte.Aksine acısı da yoğunmuş.Başlıyorsun yine ağlamaya sonra.

Bir noktadan sonra ciddi şeylerdi canımı acıtıp beni ağlatan.Daha da kötü olan elinden bir şey gelememe durumu. Hayat bu, yön veren sen değilsin ki.Ama başa çıkmayı öğrenmek zorunda olan senmişsin.Bunu 16 yaşında öğrenmek pek hoş sonuçlar doğurmasa da, geç olsun güç olmasın diye başladım uygulamaya.Ondan sonra ben hep güldüm insanlara.Dalgamı geçtim, eğlendim, eğlendirdim.Zaman geçtikçe açtım yaralarımı da ama yine de gülmeye devam ettim.Şu anki en genel, temel halim bu olmalı..

Part 2

Eski dostla buluşmak gibisi yok.Eski olması; eskidiği, yıprandığı anlamına gelmiyor.Eski sadece.Ona bakınca kendimi görüyorum, yaşanmışlıklarımı fark ediyorum.Huzuruyla kendimi tanıyorum, gelecek beni düşünüyorumi olduğum kişiyi hatırlıyorum.Ona bakınca yanlışlarımı fark etmekse en güzeli.Birazdan sorarım kendisine ben kimim diye..
Ben kimim: candan, güleryüzlü, tuttuğunu koparan, pesimist, küçük şeyleri büyüten, heyecanlı..

Part 3

Olmak istediğim..Her zaman her şeyi olmak isteyen insanlardanım ben.Eleme yapamadım çoğu zaman ve sonu hüsran; hiç bir şey olamamak.Annem kızmıştı hep bana "Kararlı ol!" diye.Kararsızlıktandı bu hâlim, her seçeneği düşünmeye çalışmak durumu pek fena.Kararlı olmayı isterdim hayatımda, tek bir dala tutunmayı..

Part 4

Aldım, verdim durumu var bir de..Hayatımda bana yol göstermeye çalışan yakınlarımdan biri şunu demişti bana: Dünyada 2 tür insan vardır; alıcılar ve vericiler.Alıcılar hep karşıdakilerin bir şey katmasını bekleyenler, egoist, başkalarının verdikleriyle yaşayan, onların kazandıklarıyla mutlu olanlar..Çocuğundan başarılar bekleyen anneler örneğin.Oğlunun tıp okuma gururunu üzerine alıp, kullananlar.Kızlarının ev işi yaptığını öğrenip, bunu insanlara gurur ve mutlulukla anlattığında iyi yorumları üzerine alan babalar.Sevgilisi iyi yerlere geldiğinde tebrikleri alan insanlar...Diğerleri vericiler.Bu tipler kendilerini unutan, çoğu zaman karşındakileri şımartan, ufak bir çağrıda insanların yanlarına koşan, onlara emek, sevgi, saygı, şefkat verip, kendilerini başkalarının hayatlarında olumsuz ne varsa silip atarak, onlara mutluluk dağıtmaya çalışanlar..

Ben iyi bir vericiyim.Ailem ne istediyse onu verdim(mesleğim hariç).Arkadaşımın maddi-manevi neye ihtiyacı varsa yaratıp verdim.Okullara kopyasız sınavlar verdim, komşunun çocuğuna hizmet verdim.Örnekler çok. Başkalarına bir şeyler "vermek" hoş bir olay, mutlulukları görünce alınan haz seni de mutlu ediyor ancak bir yere kadar.Yıpranıyorsun, kendini mutlu etmek zor oluyor ya da vakit kalmıyor, hayatını erteliyorsun, yaşamak istediklerin yarım kalıyor.

Almayı bilmeyi isterdim kendi mutluluğum için.Bazı aralarda nefes alabilmeyi, kimseyi düşünmeden mutlu olmayı isterdim.Beceremedim ki...

Part 5

Hep yazarak halletmeye çalıştım ben içimdeki hesapları.Sinirimi, üzüntümü, sevinçlerimi hep yazarak yaşadım doruklarda.Harfler hep yardımcım oldu.Aynı zamanda da kaçışım.Hayattan kaçış yolumdu harfler benim.Savaşamadıklarımı yazıyordum hep, hesapları kapatamadığımda alıyordum harfleri elime.Hayata bakmayı unutuyordum böylece.Ama kaçarak olmuyor hiç bir şey.Hayatı gözlemeden, içine dalmadan tam olarak yaşayamıyoru(z)m tam olarak.Harflerden kaçıp, dünyaya ne zaman bakıp içine dalacağım acaba??





30 Ocak 2011 Pazar

Doğru olan yanlışlar,yanlış olan doğrular

Yine tutamıyorum kendimi.Kararlar vermek, doğruları fark etmek, neyin nasıl yapılabileceğini bilmek hep kolaydı benim için.İnsanlara derdimi anlatırken bile "Durum böyle böyle bunu yapmam gerekiyor en mantıklı olanı bu ama..."Hayatımdan bu "ama"ları çıkardığım an kafandaki o ideal hayata ulaşacağımı biliyorum ama.. Ne yapacağımı bilip de yapamamam kötü.Çeşitli nedenleri var tabi ki de bunun.

Nedenlerden biri elimde olmayan şeyler mesela.Benim ait olan doğruya gitmeye kararlıyımdır.Onun yolunda ilk adımımı atarım ve karşıma bir engel çıkar.Sıradan bir durum aslında.Engel sizden kaynaklı değilse işler zorlaşıyor o an.Engele karşı koyamama durumu baş gösterir, çünkü ne yaparsanız yapın o dış kaynağı yok etmek hayatınızdan çıkarmak mümkün değildir ve doğrudan vazgeçilmek zorunda bırakılırsınız.Bu durumun sevdiğim bir yanı var aslında ki o da vicdanımdır.Vicdanım rahat doğrudan vazgeçmek, yanlış olan diğer seçeneği doğru kılar.Bu yüzden de yanlışlar yapabiliyorum hayatımda.Vicdanım rahat yaptığım yanlışlarla da hep gurur duydum hayatımda.Üzerinden seneler geçse de yanlışlarımdan gururla bahsedebildim insanlara.Herkesin hayatında dilerim böyle yanlışların bol miktarda bulunmasını..

Duygularım ve meşhur ikinci ses benim "ama"larımın diğer bir nedeni.İkinci sesi beni az çok tanıyan bilir. Duygularımdan doğurduğum ikinci insan o, çocuğum.Hayatımda o en çok istediğim "annelik" duygusunun yarım yamalak da olsa provasını yaptıran şey-her neyse o- yapmam gereken şeyleri hiç yaptıramıyor bana. Özellikle diğer insanlara davranışımı etkileyen etkendir o.Hayatımdan çıkarmışsam çıkarmışımdır onu, üstüne düşünmek neden?Nerde, napıyor, rahatı yerinde midir, mutlu mudur, huzurlu mudur? Geçmiş gitmiştir hâlbuki. Zerre kadar aklına gelmezsin ki..Ama yok benim saf yavrum dalarr gider, peşinden arar gider..Ters bir örnek; hayatıma yeni bir birey girer herhangi bir sıfatla, fark etmez.Başlar endişelenmeye; ne düşünür benim hakkımda, bu durumu nasıl karşılar, bu yaptığım/söylediğim hakkında ne düşünür,bundan hoşlanır mı,bunu yaptım nefret mi ediyor benden.?Kendine zaman tanısana be güzelim.Kendi hareketlerinden kuşku duyacak kadar dengesiz mi davranıyorsun sen, bu kadar mı güvenin yok senin?Yok ki düşünüyor işte.Böyle böyle çıkarıyor beni yoldan.Bir bakıyorum kendimi yanlış hareketlerle, yanlış arayışlarla, yanlış duygularla başbaşa buluyorum kendimi..Ortada ne mantık kalıyor ne de doğru..

İç güdüler ve dengesiz ruh hâli de önemli bir oyuncu koçu..Kötü(!) alışkanlıklarım, fallarla kafayı bozuşum, kurulan saçma hayâller,anlık kararlarım hep bu oyuncu koçları tarafından yönetilir.Bu oyuncularla ortaya çıkan oyunsa hep mantık dışı ve yanlış senaryolar oluyor hâliyle.Yine de bu senaryolara kötü diyemiyorum ben, çünkü bunlar sayesinde paylaşımlarım, arkadaşlıklarım, anılarım güzel sıfatını alabiliyorlar.Koçlarımı seviyorum bu yüzden..

Yukarıdakiler temel yapı taşları hayatımdaki tüm yanlış sıfatlı durumların ve olayların.İdeal hayatımın engelleyen şeyler, gerçek hayatımı ve "ben"i oluşturan şeyler aslında.Ben mi olmak daha önemli yoksa ideal olmak mı?Yaşanılmak istenen ne sorusunun cevabı belki de "doğru" ve "yanlış" olan tanımları oluşturan.Yukarı da yazılanlara göre doğru sıfatlı ideal dediğim o fabrika çıkışı hayatı yaşamaktansa, yanlış dolu, mantık dışı hayatı yaşamak daha mı doğru acaba?


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı