16 Şubat 2011 Çarşamba

"Kendini Kurma" adına karalamacalar..

Part 1

Her zaman kendimi yazarak anlatan ben, bunun yararını bu işte fazlaca göreceğim bence.İlk yazımı eski yazılarımın hiç birini okumadan yazma kararı aldım.Ne 15 ay önceki yazıyı ne 15 gün önceki yazıyı okudum.Gecenin bilmem kaçında sadece "ben" ve "an" olarak bugünki yazıyı yazacağım.Çünkü başlamak istedi-ğim nokta "Ben şu an neyim,kimim, neredeyim?" noktası..

Etrafa hep gülümsemeye çalıştım ben kendimi bildim bileli.Çocukken çok ağlardım aksine.İnsanlara yaklaşmaya korkmuşumdur.E küçükken tek başına oynarsan evcilik oyunlarını, büyüyünce beceremiyorsun başkalarıyla kaynaşmayı.Tek başıma olmak benim suçum değildi ama tek suçlu beni dışarı salamayacakları, işlek bir ana cadde üzerinde oturmamız durumuydu.Böyle olunca evde tek başına sadece lahana bebeklerle oyunlarını oynayabiliyorsun.Girmek zorunda kalınca da ilkokulda başkalarının arasına, e alışkın da değilsin, beceremiyor ve başlıyorsun yalnızlıktan ağlamaya.

Zaman geçtikçe yolunu bulup, kurtulunca bu illetten bir bakıyorsun, başlamışsın büyümeye.Belki de zihnimize ait ilk hayallerden biri büyümek."Ben büyüyünce var yaa.."Ne çoşkuyla söylenir bu cümle.Büyüdük gördük ki bir halt yokmuş bu işte.Aksine acısı da yoğunmuş.Başlıyorsun yine ağlamaya sonra.

Bir noktadan sonra ciddi şeylerdi canımı acıtıp beni ağlatan.Daha da kötü olan elinden bir şey gelememe durumu. Hayat bu, yön veren sen değilsin ki.Ama başa çıkmayı öğrenmek zorunda olan senmişsin.Bunu 16 yaşında öğrenmek pek hoş sonuçlar doğurmasa da, geç olsun güç olmasın diye başladım uygulamaya.Ondan sonra ben hep güldüm insanlara.Dalgamı geçtim, eğlendim, eğlendirdim.Zaman geçtikçe açtım yaralarımı da ama yine de gülmeye devam ettim.Şu anki en genel, temel halim bu olmalı..

Part 2

Eski dostla buluşmak gibisi yok.Eski olması; eskidiği, yıprandığı anlamına gelmiyor.Eski sadece.Ona bakınca kendimi görüyorum, yaşanmışlıklarımı fark ediyorum.Huzuruyla kendimi tanıyorum, gelecek beni düşünüyorumi olduğum kişiyi hatırlıyorum.Ona bakınca yanlışlarımı fark etmekse en güzeli.Birazdan sorarım kendisine ben kimim diye..
Ben kimim: candan, güleryüzlü, tuttuğunu koparan, pesimist, küçük şeyleri büyüten, heyecanlı..

Part 3

Olmak istediğim..Her zaman her şeyi olmak isteyen insanlardanım ben.Eleme yapamadım çoğu zaman ve sonu hüsran; hiç bir şey olamamak.Annem kızmıştı hep bana "Kararlı ol!" diye.Kararsızlıktandı bu hâlim, her seçeneği düşünmeye çalışmak durumu pek fena.Kararlı olmayı isterdim hayatımda, tek bir dala tutunmayı..

Part 4

Aldım, verdim durumu var bir de..Hayatımda bana yol göstermeye çalışan yakınlarımdan biri şunu demişti bana: Dünyada 2 tür insan vardır; alıcılar ve vericiler.Alıcılar hep karşıdakilerin bir şey katmasını bekleyenler, egoist, başkalarının verdikleriyle yaşayan, onların kazandıklarıyla mutlu olanlar..Çocuğundan başarılar bekleyen anneler örneğin.Oğlunun tıp okuma gururunu üzerine alıp, kullananlar.Kızlarının ev işi yaptığını öğrenip, bunu insanlara gurur ve mutlulukla anlattığında iyi yorumları üzerine alan babalar.Sevgilisi iyi yerlere geldiğinde tebrikleri alan insanlar...Diğerleri vericiler.Bu tipler kendilerini unutan, çoğu zaman karşındakileri şımartan, ufak bir çağrıda insanların yanlarına koşan, onlara emek, sevgi, saygı, şefkat verip, kendilerini başkalarının hayatlarında olumsuz ne varsa silip atarak, onlara mutluluk dağıtmaya çalışanlar..

Ben iyi bir vericiyim.Ailem ne istediyse onu verdim(mesleğim hariç).Arkadaşımın maddi-manevi neye ihtiyacı varsa yaratıp verdim.Okullara kopyasız sınavlar verdim, komşunun çocuğuna hizmet verdim.Örnekler çok. Başkalarına bir şeyler "vermek" hoş bir olay, mutlulukları görünce alınan haz seni de mutlu ediyor ancak bir yere kadar.Yıpranıyorsun, kendini mutlu etmek zor oluyor ya da vakit kalmıyor, hayatını erteliyorsun, yaşamak istediklerin yarım kalıyor.

Almayı bilmeyi isterdim kendi mutluluğum için.Bazı aralarda nefes alabilmeyi, kimseyi düşünmeden mutlu olmayı isterdim.Beceremedim ki...

Part 5

Hep yazarak halletmeye çalıştım ben içimdeki hesapları.Sinirimi, üzüntümü, sevinçlerimi hep yazarak yaşadım doruklarda.Harfler hep yardımcım oldu.Aynı zamanda da kaçışım.Hayattan kaçış yolumdu harfler benim.Savaşamadıklarımı yazıyordum hep, hesapları kapatamadığımda alıyordum harfleri elime.Hayata bakmayı unutuyordum böylece.Ama kaçarak olmuyor hiç bir şey.Hayatı gözlemeden, içine dalmadan tam olarak yaşayamıyoru(z)m tam olarak.Harflerden kaçıp, dünyaya ne zaman bakıp içine dalacağım acaba??





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı