tag:blogger.com,1999:blog-66175113199119039372024-03-08T15:21:45.267+03:00Somon'danhepimizin bildiği lakırdılarsomonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.comBlogger97125tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-29031029251581080292019-07-01T14:33:00.002+03:002019-07-01T14:33:59.867+03:00Ben yine döndümBu dönüşler kaçıncı bilmiyorum. Burayı da sadece kayıt altında kalsın diye tutuyorum. Açıklamaya kişisel arşiv mi yazmalı ne? Okuyanlar varsa hala bu blogları selam olsun tabi.. Geçmişe dair elde birikenleri yazıyor olalım bakalım.somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-19315269011270926592019-06-18T18:39:00.000+03:002019-07-01T18:40:16.315+03:00Mayası bozuk biriyim, kendini çözümlenemeyen, hatta kabullenmeyen.. Peki aslında kimim ben?somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-71472483827652179512019-06-13T18:38:00.000+03:002019-07-01T18:39:33.061+03:00Selen pasaportu mu çıkarsam hayatıma? Herkes önce Elif ile başlasa, seviyeler atlandıkça Selen olsam..somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-31062250484664836472019-06-08T18:38:00.000+03:002019-07-01T18:38:38.447+03:00Ben kendimin nerde durduğumu çok da kestiremeden gelişine yaşamaya başladım hayatımı. Tutarsızlıklarımı unutma ya da tesadüf kisvesinde yaşıyor oldum. Artık rol yapma yetimi kaybettim gelişine bahanelerle kendimi freni tutmayan bir araba gibi bırakıyorum. Kendi sorularıma cevap aramaktan, hayatın sorularına cevap veremiyor oluyorum. Zor soruların dengesizliğinden sığ sorulara cevap veremez olup kendimden küçük bir salak yaratıyorum.<br />
<br />
Ben kızımı özlüyorum, bana haykıran, hırçın, sorular soran, isyan eden, sorularıma cevap vermek için kendimi mahzenlere hapseden ama bana özgürlüğümü veren.<br />
<br />
Kızımı kaybedince kendimi kaybetmiş oldum ben. İçimin matemi dışımın dengesizliği oldu. Salt duygularımı yeniden tamamen kapatabilmem için bu kızı yeniden doğurmam, sonra tekrar öldürmem gerek. Yeniden katil olmayı kaldırır mı bu beden, yeniden güçlü olabilmek için. Belki yıllar önce böyle etkiledi beni Madame Bathory, kendi güzelliği için başkalarının kanını içen o kadından farkım neydi?<br />
<br />
Bir kız doğurmak istiyorum artık, kendi hırslı kanımdan, bencilliğin ve hırsın dölünden , o dölü öfkeyle içime akıtan bir nefretten ve tüm bunların gücüyle doğan beslenen bir kız çocuğu. Ben ancak böyle bir kızı doğurduğumda ben olabilirim, yeniden onu öldürüp o kanla gücümü, duygusuzluğumu ve beni kazanabilirim.<br />
<br />
Ben bu sorularla korunurken, sen tüm yöntemleri alt üst edip içimde büyürken, bu umudumla ben seni bekliyor olacağım küçük kızım.somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-82167395941725054872019-05-10T18:23:00.000+03:002019-07-01T18:24:15.725+03:00Belki de başa dönemedin tam. Zevklerin verdiği karanlıkla hayatta olması gerekenlere duyulan heveslerin tam ortasında kalmak benimki. Sanki başkasının ışığı bana da aydınlık olabilecekmiş gibi.<br />
<br />
Kendimle başbaşa kalmayı denerken bile kendimle kalamıyorsam, asıl korkutan şey ne beni? Bu iş nasıl bir başkasına(kim nasıl olursa olsun) bağımlı olma haline döndü. Ben başkalarını kendime bağımlı hale getirirken, onlara nasıl muhtaç oldum?<br />
<br />
Sorular artık yol göstermeyip, çıkmaza sokunca ne yapıyorduk? Tüm kirli düşüncelerimi tüm pisliklerimin kabullenme zamanı mıydı yoksa?<br />
<br />
Bu pislikleri nasıl dökebilirim ki ortalığa? Hangi kürekle kaldırabilirdim bu yükü? Soru işaretlerini bile önce nokta halinde yazmamın amacı ne olabilirdi ki? Cümlelerimi kaybetmiştim belki de. Benim noktalarım, hatta ünlemlerim, aslında kendi yarattığım karmaşaların sesleri, izleri değil miydi?<br />
<br />
Büyümek böyle bir şeydi belki de. Sorular dolduruyordu artık bedenimizi, zihnimiz ise başı bozuk bir hergele. Benzetmeler paklamıyordu artık ellerimi, her şeyi anormalleştirme halimden kurtulmaya çalıştıkça hayattaki her olguyu normalleştirir halde buldum kendimi.<br />
<br />
Hayatın o kadar anormal olması mümkün değildi lakin bu kadar da normal kalması sanki doğal değildi. Absürtlük, saçmalık, iğrençlik, mükemmellik kavramlarını hayatın içinde yok ederken tüm bu misyonları hangi ara kendime yükledim asıl onu kaçırıyorum sanırım gözden.<br />
<br />
Bu defterle hangi kısmımın kaydını tutuyorum, bilmiyorum. Hayatı unuturken kendimi nasıl bu kadar kaybediyorum, onu fark edemiyorum. Sorularımı kaldıran, pisliklerimi taşıyan o kürek bu defter olabilir mi sanmıyorum, ama yine de deniyorum.somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-55923244872219215962019-05-02T18:11:00.000+03:002019-07-01T18:13:17.303+03:00Bir yıllık iyileşme sonucunda yine başladığım yere geri dönerek iyileştirdim kendimi. İnsanın kendisinin neyden beslendiğini bulması zor. Yeni kıtalara bir keşif ama yöntemi; yolculuğa çıkmak için değil yerinde bulunmak, sabit kalmak. Ben durup baktım olan bitene ama hiç görmedim ne olup bittiğini. O dur dediğim zamanlar aslında eskilerin kalıntıları gibiydi. Auram temizdi, lakin ruhum kirleniyor gibiydi.<br />
<br />
Eskiden de bahsettiğim Elif vardı ya belki de başkalarının bahsettiği gibi o an ben Elif oluyordum artık. Hangi adımda ne yaptığını bilen, kendini çırılçıplak olacak kadar özgüvenli hisseden, o şehveti yaşamak için kendini önce küçük düşüren kendi gözünde. O an sadece"o"nu değil dünyaları ayağa kaldırabilen salt kendi gibi olan, o özünün ucuzluğuna dönen.<br />
<br />
Bir insanın iç pisliği ile temiz olması mümkün müdür? Kimseye zarar vermeden, onların kişisel alanını gözeterek de kötü olamaz mıydı insan?<br />
<br />
İçim bulanık, tek bir yerde olamamak garip. İçinde bastırdığın ve gösterdiğin, yaşadığın hatta kurmanın aslında ne kadar kolay olduğunu gördüm. Vazgeçmekten korktuklarımız istediklerimiz miydi aslında? Vazgeçmeyi lüks olarak görmek kolaya kaçmak mıymış meğer? Ben nelerden vazgeçtim peki hayatımda? Onlardan vazgeçince her şeyin yolunda olacağına inanmak nasıl bir aptallıkmış ya da..<br />
<br />
Dokuz sene önce sorulan bir soruydu aslında. İnsan kendini nasıl kurar yeniden? Kendini kabullenmek mi acaba bu işin gerçeği?<br />
<br />
Bir Elif var içimde. Edepsizliği ile güçlenen, hayatına soktuğu herkesten pay biçen, kendi zevkleri uğruna aklınıza gelen her türlü hareketi yapabilen, dik durup saatlerce çırılçıplak oturup hiç kendini anormal, tuhaf hissetmeyen. Nefes aldığında tüm kalp atışını tüm hücrelerinde ancak o zamanla hissedebilen.somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-53841318898191452422019-01-25T17:18:00.000+03:002019-07-09T12:00:34.321+03:00Bu doyumsuzluk neden bilmiyorum? Zamanın geçmesini çok da takmıyorum kendi içimde. Yeni yılın ilk ayında hiç yanlış yazmadan '19 diye konduruveriyorum tarihe.<br />
<br />
Kendi içinde, tek başına yaşamak mümkün mü? Güçlü olmak yetiyor mu bir insana? Ya da bu sorular sorulduğuna göre yeteri kadar (ya da söylediğim kadar) dik durabiliyor muyum hayatta?<br />
<br />
İnsan ne için yaşar? Çok mu olmayı başarmaktır işin fıtratı? Teklikle hayatta kalabilmek ne kadar doğru? Doğru sandığımız yanlışların peşinden koşmak mı yorucu olan? Bu sorular bu kadar çoğalmışken, nasılı nasıl bulur insan?<br />
<br />
Ben böyle mi değiştim mesela? Yargı cümlelerimi bırakıp soru işaretlerimi yazarsam nasıl bulurum ki yolumu? Hadi yazsana soru işaretsiz cümlelerini! Noktalarla kurtulacaksın içini kemiren o fareden.<br />
<br />
Etrafımdaki herkes kendi hayatını kuruyor, kurmaya çalışıyor. Ben eski heyecanlarımdan da, isteklerimden de kurtulamıyorum. Yenilerini yaşamak için pek de bir şey yapmıyorum. Ben yenilere ayak uydurmayı bir kenara bırak, eskileri tek başıma yaşamak için elimden geleni yapıyorum. Sonra kendimi yalnız bırakmakla suçluyorum.<br />
<br />
Tek olmak, tek kalmak benim suçum belli ki. Liseden beri dikine dikine gittiğim doğruları tek doğruymuş gibi kabullenip yaşamak da benim muhafazakarlığım sanırım. Bu at gözlüklerimle birine bakmak boşuna çaba. Ama onlardan vazgeçmek akıl kârı değil.<br />
<br />
Etrafın mantıksız dogmaları belki de beni yaralayan. Ben bu dogmalarla hayatta kalmam da imkansız. Aklına yatmayan şeylerle nasıl yaşar bir insan? Mutluluk akılsızlıkla mı vuruyor bu hayatta? İnsanlar mutlu olmak için nasıl vazgeçiyor, insanı insan yapan en temel özellik olan akıldan. Akıldan çıkan bu hayat mutsuzluğu nasul getirebilirdi ya da?<br />
<br />
Mutluluk senaryoları hayalle mi yazılıyordu peki? Hayal nasıl kuruluyordu sahi? Gözlerimi kapatınca bir şey gelmiyor artık gözümün önüne, ilham olduğum olguları birer birer yıkmış gibiyim. Sınırsızlığımı akılla yönlendirmeye çalıınca hiçlik kalıyor elimde. Akılsızlık ise sınırlarımı kaldırdığında savaş açıyor beynime. Bu savaşı kazanmak mümkün mü? Yorulmaya devam edip mutluluğun gelme ihtimaline inanmak ne kadar doğru? Yaşayamayacaklarımı düşününce yaşadıklarımdan da vazgeçersem de ne kalacak elimde? Yine yaşayamayacaklarım yaşansa ne kadar mutlu edecek ki beni hayatın sonunda?<br />
<br />
İhtimallerin heyecanına üzülmek, ihtimalsizliklerin mutluluğundan daha iyi galiba.somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-71960693232073197602018-12-20T16:58:00.000+03:002019-07-01T17:01:07.877+03:00Bu bir davet ya da bir bekleyiş değil. Sadece içten bir yardım sorusuna içten bir cevap.<br />
<br />
Yeni yıl bahanesiyle yeni bir sayfa açmaya bir neden bulursan kendi içinde, eğer gerçekten bu hayatta yaşamaya karar vermek istersen, bu kalemlerle o sayfaya yazılacak hikayeler can bulsun önce. Belki o yazılar sana da can suyu olur.<br />
<br />
Hikayelerinle beraber var olman dileği ile..somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-63070055919415460952018-12-16T16:58:00.000+03:002019-07-01T16:58:47.913+03:00Bu zamanların beni bu hallere dönüştüreceğini hiç beklemezdim. Yıllar sonra, kefemi boşaltacağıma daha da doldurarak geldim aynı yere, kulağımda o zamanların ezgileri, sanki aradaki zaman dilimi hiç yaşanmamış gibi. Tanıdıklarımın aynı kalmasından korkarak burdayım aslında. Kokuları ve onların hatıraları zihnimde ancak onları görmemek için bakmamak tüm çabam.<div>
<br /></div>
<div>
Görmemek mümkün mü senin için, boş boş bakmak zahiri yaşanan bir umut(suzluk) mu? Görmeseydim o en uzaktaki karanlığı daha mı "ben" olurdum? Bu benlik arayışı neden? Beynimin hiç bir şeyi olduğu gibi kabul edememesi nasıl buldurabilir ki "ben"i bana?</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bu öyle bir yol ki aslında, gerçeğin tam ortasında gerçekten uzak. Gerçeğin yansımasıyla yaşanmaya çalışan bir yol, yansıması aynadan değil kendinden. Şeffaf temiz yüzeyden bakacağıma içimden bakıyorum kendime. Kendi saflığımı bozup, riyakarca yaşıyorum. Milyonlarca yüzümün içinden maskelerimi takıp her seferinde yeniden çıkıyorum o yola. Her seferinde bana döneceğime inanıp, başka bir yerde benle karşılaşacağıma inanarak. </div>
somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-57835382073057714672018-12-15T16:51:00.000+03:002019-07-01T16:52:09.303+03:00Yansımalarla yaşanan hayatlar, şeffaf yüzeylerin saflığını bozan riyakarlıklar..somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-61768210958879557042018-12-02T16:51:00.000+03:002019-07-01T16:51:17.948+03:00Senin acın bana umut olur mu? Senin yalpalamaların bana yok olur mu? Bu sorularla alabilir miyim nasırlarını yoksa kangren kalbime mi girmiş olur? Aslında benim mezem senin rakına olur mu? Ben sana sorularımla yardımcı olur muyum? Sen bana cevaplarınla yara olur musun? O yaralar beni huzur doldurur mu? Yoksa beni hayatta dondurur mu? Duygusuz, derin olunur mu? Derinlik sarhoşluğumuzda duygusuz olunur mu? Senin duygusuzluğun bana lütuf olur mu? Çirkinliğimiz bize fener olur mu? Bu fenerle öyküler kurulur mu? Yazılabilirse bu öyküler bize yoldaş olur mu? Bizden "biz" var olur mu?somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-12232991810731591562018-11-18T15:26:00.000+03:002019-07-01T15:26:59.527+03:00Ben aklımda bir paradoks, kendimle kavga edip duruyorum. Ben aklımdaki bu paradoksla seninle kavga edip duruyorum kendi içimde ve yine ben aklımda seninle kavga edip durmak istemiyorum artık. Senin aklın benim iyiliğim yüzünden ne ben acı çekeyim ne sen bana acı istiyorum. Ne ben aşağılanayım ne sen yalnız kal istiyorum. Zararlılığın avukatına elim çok güçlü çıkmam gerekiyor, eğer onu alt edeceksem seni yanıma almam gerekiyor ama yenileceksem de sensizce zararlardan kaçmam gerekiyor. Arada kalınca böyle zararı yenmeyi göze alsam da sadece suretinle güç bulamıyorum onları alt etmeye.<br />
<br />
Bir masaya oturttun ikimizi, kartları dağıttık kafamız güzel, kozlarımızı söyledik, içimizde ne var ne yok döktük en içten en kendimiz halimizle ama tam kartları açacak oyuna girecekken kalkıyorsun masadan, uzaklaşmıyor orda bekliyorsun da ama. Ben seni beklerken gördüğümde oyundan vazgeçemiyorum ama sen masaya oturmadıkça kartlarımı da açamıyorum.<br />
<br />
Ben hayatımdakilere baktığımda hep içlerini görmek istedim, bir çoğunu da gördüğüme eminim. Evrenin üzerime yüklediği en büyük yüklerden biri de buydu belki. Dolayısıyla ben bu yükün amacını hep, karşımdakine uyumlu olmak zorunda olduğum bir ilişki kurmam üzerinden değerlendirmiştim. Ben hep onların aynası olarak benliğimi kaybetmiştim. Senin yanında kendim olma umudunu görüyorum. Ve daha da kıymetli olanı ben, ben gibi oldukça zaten sana uyumlu olduğumu hissedebiliyorum. Bu insanın başına kaç kere gelir ki? Bu yüzden denemeden geçip gitmek yapılacak en büyük aptallık, bunu görmezden gelmek daha büyük aptallık.<br />
<br />
Bizden bir şey olur mu bilinemez, klişelere koşar mıyız yoksa kendi doğrularımızı kendimiz mi yazarız yine bilmiyorum. Olan biteni sıfatlara sığdırmaya niyetim yok, çünkü sıfatlarla yaşayacaklarımız bizi özümüzden uzaklaştırır, tüm bu sürecin kafa bulandıran kısmının çekiciliği böylece kaybolur. Tek isteğim bir konsensus; vakit geçirip hayatı ortaklaştırma denemesi, sadece ikimizin içinde olduğu bir diyalog maketi belki de. Eğer maketiyle mutlu olursak gerçeğini yapmaya güç bulmaz mıyız? Ya da mutsuz olursak da kendisi yıkılmadan biz de altında kalıp ölmeden kaçar gideriz kendi bildiklerimize. Avuçlarıma öyle bir şey bıraktın ki sen, öyle bir tohum ki o ben onu ekmeden duramıyorum kafamda. Belki hiç yaşamayacak bir tohum ama toprağını suyunu vermeden kenara atmaya kıymam mümkün olmuyor kafamda. O yeşerirse okunacak kitaplarımızı, dinlenecek müziklerimizi, yazılacak yazılarımızı, görülecek yerlerimizi, çekilecek filmlerimizi, içilecek her bir şeyimizi yani o tohumdan doğacak bizim meyvelerimizi düşünmeden edemiyorum.<br />
<br />
İnsanlığın zihni katılaşmadıkça ruhları yumuşamıyor. Tüm anlamlı şeyler katı zihinle ama yumuşak ruhlarla ortaya çıkıyor. Ruhla aklın paradoksu da burda başlıyor bence ve belki de hayatın kıymetli yanı bu paradoksu dengede yaşadığımızda var oluyor. Tek niyetim aklımızla beslenen katı zihinlerimize, iyiliklerimizle beraber ruhlarımıza yumuşama fırsatı vermek. Onun dışında hiç bir sıfatta, olayda gözüm yok zaten. Yumuşarsa ruhlarımız, yolumuzu buluruz elbet. Bulamazsak da yaşayacak kadar güçlüyüz zaten, yeter ki aklından geçen her şeyi bilme şansına ulaşabileyim. Yeter ki elimizden geleni yapmadık ki biz hep kaçtık bu hayattan demeyelim.somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-3641992671782790162018-11-15T14:57:00.000+03:002019-07-01T14:57:25.852+03:00Şeytanın Avukatı - "Yalnızca kendi gördüğü zararlar akıllı yapar kişiyi, yalnızca başkalarının gördüğü zararlar da iyi."- böyle der, her türlü ahlaklılığı acımaktan ve her türlü zekayı insanın yalnızlığından türeten o tuhaf felsefe. Böylelikle, farkına varmadan dünyadaki tüm zararlılığın avukatı olur. Çünkü acımak için başkalarının acı çekmesi, yalnız kalmak için de başkalarını aşağılamak gerekir.<br />
<br />
Bu sebeple bu dialogun akıllısı belli, iyisi belli. Ben bu iyiliğimle akılın ve zararın avukatlığı ile başa çıkabilir miyiz? Zarara kör bakmak mı bizi mutlu eder, yoksa zararı görüp oyuna hiç girmemek mi? Hala çocukluğumuzdaki gibi, gece geç olsa da oyunu oynamak için ağlıyoruz. Zararlılığın avukatı, içimizdeki çocuğu öldürüyor mu? Ama çocuk olmaktan vazgeçmeyi istiyor muyuz?<br />
<br />
Cumartesi gecesi küçücük bir çocuk vardı avucumda onu sevmeme anlık da olsa izin veren. Bana baktığında kendi huzuruyla kaybolan, huzuruyla huzur bulduğum. Bunu görüp sormamak ne mümkün, şeytan bunun neresinde? Biz tüm iyiliğimizle mi şeytanı çağırıyoruz tam ortamıza. Halbuki akılsız davransak ne şeytan girecek aramıza, ne avukatıyla muhattap olacağız. Ama zihinle beraber akıl da sıcak hamur gibi. Ne yerinde duruyor ne katılaşıyor. Dolayısıyla zihnimiz katılaşmadıkça ruhumuz yumuşamıyor. Ruhla akılın paradoksu burda var oluyor. Hayat, zihin, katı ruhumuz belirsizleştikçe mutlu oluyor, ama biz kararlı olacağız diyip kendimizi kaçırıyoruz.somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-10232403896925441112018-11-01T14:43:00.000+03:002019-07-01T14:44:14.077+03:00Beynimi boş bırakmak, içini öyle güzel dolduruyor ki, meğer yıllardır beklediğim bu doluluk hali için aklımın iplerini salmam gerekliymiş.<br />
Ama yine de beynimi dolduramadan kalbimin dolması mümkün olmuyor. Gerçekten bu doluluğu kalbime taşıramaz mıydım?somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-89339371680343420472018-10-29T14:41:00.000+03:002019-07-01T14:42:16.726+03:00Ölümü bilemem derdim. Sen daha gelmeden, belki de hiç gelemeyecekken beni gitmek istediğim uçurumlara sürükledin. Yürürken bilmediğim o yolda, uyandırıp attın beni taaa en dibe, ölüme. Yaşıyordum ama o sesle ölüyordum ben. Kilisenin huzurlu sesini vermiştin bana. Ben o boşluğa düşerken, anladım ki boşlukta yaşamıyormuşum ben. Belki aydınlık sokakları göremeyiz ama bana o aydınlık(!) yok oluşları şimdiden tattırdın bile. Belki peşimden gelmezsin ama beni attığın uçurumlar bile şimdilik çok güzel.somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-21460947567947565422018-10-28T14:37:00.000+03:002019-07-01T14:38:05.860+03:00Yıllar önce akıllarda olan bir şiiri, şimdiki zamanda tamamen aklımdan silmişken yeniden hatırladım.<br />
<br />
Ben aynı ben değilken mümkün mü eskiye dönmek, yeniden o kör ama aydınlık sokaklara girmek?<br />
Benim bulanıklarım başkasının ışığı olabilir mi hiç, yoksa o da girince bu bulanıklıklara, aydınlanır mıyız ikimiz?<br />
<br />
<span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">Ben ne zaman yalnız kaldım, bilmiyorum </span><br />
<span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">her zaman yalnızdım, bunu biliyorum </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">büyücü ellerimin kara sanatı yazı </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">en çok ben onardım dostlukları, en çok benim elim dikiş tuttu </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">bağışlamasız sanarken kendimi </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">en çok ben unuttum kalbimin benden sakladıklarını </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">tığla içeri çektim takılmış kazakların ipini </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">denenmemiş başlangıçları göze aldım, </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">hafifletilmiş hasarları, görmezden gelinen enkazı </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">mutfağı beklemek hep bana kaldı </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">bir şiirden bir romandan bir filmden çıkıp </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">her seferinde aydınlık bir inat gibi yeniden karıştım hayata </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">hiç el değmemiş gibi yeniden konuk geldim </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">odalarınıza, ruhlarınıza </span><span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;">buraya </span><br />
<span style="background-color: white; color: #292727; font-family: "tahoma"; font-size: 11px;"><br /></span>
<span style="color: #292727; font-family: "tahoma";"><span style="background-color: white; font-size: 11px;">M. Mungan</span></span>somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-25011898405498938652015-11-19T08:31:00.000+02:002016-02-01T08:51:06.934+02:00Fındıklı Seansı Vol. xKalemi elime almayalı çok oldu. Bugün biye eskisi gibi, bilmiyorum. Ruhen olmakta korktuğum yerde olsam bile, fiziksel olarak burası neden iyi geliyor, hala keşfedebilmiş değilim.<br /><br />
Deniz aşırı hırçın, belki birazdan defter sırılsıklam olacak inadına yazacağım bende. Onun hırçınlığı beni iyi hissettiriyor.<br />
<br />
Neden sıradan, normal olduğum halde kendimi anormalleştiriyorum onu da keşfedebilmiş değilim. İçimdeki kızı vampirleştirip uykuya yatırdım. Neyden besleneceğini bilmediğimden uyandırmaya korkuyorum.Yani evet, ondan kurtulmadım. Önce kendimi sonra sizi kandırdım.<br />
<br />
Buraya her anıdan bir parçamı bıraktım sanırım. Eskilerle yaşayan Ben'e depo, belki biraz çöplük olmuş.Aptal falcıların bile mantıkla ulaştıkları sonuca ben ulaşamıyorum. Geçmişi orda bırakmak kadar mantıklı bir şey yokken ben inadına sarılıyorum. Sahiplenmekten bu kadar yorulmuşken hala pes etmemem dünyanın en aptalca işi.<br />
<br />
Çok şey geçti, daha 24 yaşında çok şeye maruz ettim beynimi, biraz da bedenimi. Küçükken kurduğum her hayali tek tek çöp ettim, nedenini küçük hanıma sormak gerek.O neden yaşı küçük bir kadın, bilmiyorum.Bu olgunluk ve birikim neyden geliyor ve beni nasıl ele geçiriyor, keşfedemiyorum. Ben kendimi nasıl ona bırakıyorum hala çözemiyor, tek sorunun etrafında yıllardır bin takla atıyorum.<br />
<br />
Bir de şu güçlü olma zıkkımı var. En güçlü yanım; güçsüzlük.Bunu neden kabul etmiyorum anlamış değilim. Hadi itiraf edelim.Ben tek olmak zorundayım, gardımı kaldırdım, zevk alıyorum lan sizden saçmalıklarını bir kenara bırakalım. Yapma olduğunu bildiğin bir sarınılma yıllar sonra seni darmadağın etse de dünyanın en mutlu kadını yapmadı mı ? Bunu, kendini anlatamayacağın, kendini teslim etme ihtimalinin olmadığı bir adamla yaşaman ne acı.<br />
<br />
Ruhumun mutluluk girişlerini kapamak zorundasın. Sen başka türlüsüyle yaşamayı bilmiyorsun, çocukluğundan beri. Düzelttim dediğin her şey zaten yalan. Rol yapmaya devame tsen de, kendini unutma.Nerelerden geçtiğini, ne kadar bozuk, defolu olduğunu kabullen ki güçlüymüş gibi davran.<br />
<br />
Yarın yine bırak kendini senin olmayan kokulara, bırak ki esir almasın seni yapma umutlar.<br />
<br />
Ben çok istedim, nankörmüşcesine her şey farklı olsun çok istedim. Ne istedin diye sorsan; hayatım gibi hayallerimi de unutuyorum şu an.Ama dokununca hatırlıyorum bazen. En çok sevince hatırlıyorum. Kafamdan 3 saniye sahneyi değiştirip baktığımda anımsıyorum. Kekremsi değil acı bir tat bırakıyor beynimde. Kendimi bırakıyorum o an. Koşuyorum denizin üstünde koşmaya çalışırcasına.<br />
<br />
Evet, denizin üstünde koşmaya çalışıyorum yıllardır. Ne koşabiliyorum, ne hareketsiz kaldığımdan batabiliyorum. Çırpınarak kalacağım sanırım ömrüm boyunca.<br />
<br />
Ne olur gelmemiş ol ki ben hala ne yapacağımı biliyor olayım.<br />
<br />
Yine kendimi kandırdım.Ama siz/ biz her kimsek çaktırmayalım.somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0İstanbul, İstanbul, Türkiye41.031147339389229 28.9899291122742441.029649839389229 28.987407612274239 41.032644839389228 28.99245061227424tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-92097088165751441752014-01-10T19:36:00.002+02:002014-01-10T19:36:47.005+02:00Bu yollar nereye gider bilinmez.Hepimizin hayatı tesadüflere bağlı, umut dediğimiz şey olasılıklardan en sevdiğimizi bekleme hali.Aslında iyinin de kötünün de gelme olasılığı aynı.Yani aslında boktan hayatın boktan silsilelerini yaşıyoruz.Umutlanarak da temizleniyoruz, zorundayız da. Çünkü olasılıklar hep aynı.İnançla neden geri getirmeyelim mutlu sonları.<br />
<br />
Yollar gidiyor, hayat eskiyor.Hayatla beraber günümüzü yaşıyoruz geleceği düşünmeden.Bugün tek parçaya ayrılan hayat yarın paramparça oluyor.İş o zaman parçaları dağınık bırakmak da can yakmasına izin vermek de ya da her bir parçayı başka bir kişiye vermek, bizim elimizde oluyor. Yapabilirsek ne mutlu bize.somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-72187998353423759732013-12-28T23:13:00.000+02:002013-12-28T23:13:00.595+02:00Blöf yapmayı bilmiyorsan ve elnde hiç koz yoksa, egonun yara aldığı an o an oluyor işte. İki seçenek oluyor o zaman önünde; ya düşüyorsun ya da duygularını kaybeden soğuk bir varlık oluyorsun(insan bile değil). Sevindirici haber artık bencilliği öğreniyorum. Üzücü haber bencilliğimden de olsa kendimi yaralamaktan vazgeçmiorum.Ama pansuman yapmayı öğrendim.<br />
<br />
Hayata karşı güçlü durabilmeyi, içimdeki o ufacık kızı büyütmeyi, sızlanmamayı, sızlansam da çabucak susmayı, hatta susmaktan yazı yazmamayı bile öğrendim.Bencilliği öğreniyorum şimdi de., bana ait olan hayatı yaşayabildiğimce bana ait yaşamayı..Deniyorum yahu en azından. Mutlu olmak için çabalamak bile benim için kocaman bir başarı değil m?somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-18711059143189482732013-04-11T21:20:00.000+03:002013-04-14T21:20:47.320+03:00Yarım kalmış sözler varmış,tamamlayamadan başka şeyler yaşamışız. En güzeli bağımlı olduğunu sandığın şeylere aslında gram bağımlı olmaman. Onun da senden farksız olmadığını fark etmek, ne güzel farkındalıklar böyle.Hayat kendini düşününce güzel.Tek kişilik yaşayınca, hani tadına varınca. Öyle olunca kimse üzemiyor seni. Cesaretini toplayıp dörtlükler bile yazabiliyorsun işte: Nefesimle kavga eder oldum/Yalpalıyorum umarsızca/Sen gidince bu ruhtan/Ben dengemi bozdum.somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-6437621144287811322013-03-31T20:59:00.000+03:002013-04-14T21:00:00.264+03:00Tüm gece birama yanımda olmasalar da eşlik etmeyi başarıp beni çok mutlu hissettirebilen insanlar varsa, hayatımda başka zorlamalara ihtiyacım yokmuş demek. Sert çıkamasam da sert durabilmişim işte. Dil konuşur ama beyin hep öncedir. Dil yetişmez beyin alır başını gider, bir bakmışsın bir varmış bir yokmuş. Dünkü tarlalar bugün çöl olmuş.İş içten geçmiş söz şarkılara verilmiş.Bir bakmışız biz bambaşka hallerdeyiz.somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-83010014125059159292013-03-15T11:43:00.000+02:002013-03-15T11:43:04.926+02:00Zorunlulukların getirdiği kaoslar var beynimde. Boşlukta karanlıkta yürüyorum. Ayaklarım değmeden, önümü görmeden. Hayır mutluluk yürüşü yapmıyorum.Bir geçitteyim adeta. Önlerinden yürüdüğüm, gözlerinden görüldüğüm.Sesleri var beni kendilerine kelepçelemeye çalıştıkları..Kaçmak için sahte geçitten yürüyüp yüzlerini güldürüyorum evet. Inanıyorlar saflar, öyle olunca gücümü hissediyorum, insanları kandırmayı bu yüzden seviyorum. <br /><br />Derken son adımı attığımda düşerken buluyorum kendimi. Nereye düştüğümü bilmezken mutluymuşum gibi geliyor. Uçuyorum adeta kolay mı. Sonunu da düşünmek içimden gelmiyor, e kaçmaktan da kaçamıyor insan. <br /><br />Kaçan da kovalanıyor zaten. Meğer ben de kendimi kovalıyormuşum. Bunu fark edince çarpıyorum dört bir tarafa. Hey yerim sıyrıklarla dolu. Boşluk sert zeminlerle dışımda. Gidiyorum bir köşeye, küçük kız bakıyor yüzüme, seni bekledim ben sen gittiğinden beri diyor.Her yeri çamur olmuş toprağa bulanmış. Elini tutuyorum önüme oturtup saçlarını temizliyorum. Özür dilemiyorum istemeseydi beni gelmezdi çünkü, kalkmaya gücüm yok. Çekildim kenara dinleniyorum..<br />somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-23119073825985051382013-03-11T23:11:00.001+02:002013-03-11T23:11:24.795+02:00<br />
<div class="OutlineElement Ltr SCX10737368" style="font-family: Calibri, sans-serif; font-size: 8px; margin: 0px; padding: 0px;">
<div class="Paragraph SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 6pt; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;" xml:lang="EN-US">
<span class="TextRun SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 11pt; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;" xml:lang="EN-US">Yeni tanımanın ardından hemen bencil olmaya nasıl karar verebilir ki insan? Demek ki ya karşındaki çok etkili ya da bahane arıyorsundur aslında.. </span><span class="EOP SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; font-size: 11pt; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;"> </span></div>
</div>
<div class="OutlineElement Ltr SCX10737368" style="font-family: Calibri, sans-serif; font-size: 8px; margin: 0px; padding: 0px;">
<div class="Paragraph SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 6pt; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;" xml:lang="EN-US">
<span class="TextRun SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 11pt; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;" xml:lang="EN-US"><br /></span></div>
<div class="Paragraph SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 6pt; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;" xml:lang="EN-US">
<span class="TextRun SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 11pt; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;" xml:lang="EN-US">Ben ikisine de sahiptim, biraz biram da vardi yanımda. Önce kendime baktım olmak istediğimin kostümlerini giydim çıktım. Sonra tanımadıklarım geldi karşıma, aradığım onlarmış aslında. En içten rolsü</span><span class="TextRun SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 11pt; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;" xml:lang="EN-US">z sevgiler, hayatin en önemli noktalarını paylaş</span><span class="TextRun SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 11pt; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;" xml:lang="EN-US">ma biraz bira biraz müzik biraz duman.. İnsan en keyifli anlarında anlıyor aslında ne kadar yorulduğunu.</span><span class="TextRun SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 11pt; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;" xml:lang="EN-US">Kendinle kalınca da hemen itiraf ediyor "ben kendimi özlemişimm" en tanımadıklarım bana değer verince bunu fark etmişim ve çünkü yıl olmuş</span><span class="TextRun SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 11pt; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;" xml:lang="EN-US"> ben kendime değer vermemişim !</span></div>
<div class="Paragraph SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 6pt; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;" xml:lang="EN-US">
<span class="TextRun SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 11pt; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;" xml:lang="EN-US"><br /></span></div>
</div>
<div class="OutlineElement Ltr SCX10737368" style="font-family: Calibri, sans-serif; font-size: 8px; margin: 0px; padding: 0px;">
<div class="Paragraph SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 6pt; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;" xml:lang="EN-US">
<span class="TextRun SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; color: windowtext; font-size: 11pt; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;" xml:lang="EN-US">Böyle olunca zamanla güçlenmeye başlıyorsun. Önemli olan o aydınlanma anını yakalamakmış. o ışıkla ben hatalarımı tecrübe kademesinde bıraktım. Aptallığımı aldılar elimden tek seferle, onun yerine sevgilerini verdiler az surede ne kadar yapabilirlerse..ki yaptılar da.. "git" yerine "gidelim" dediler canım yandığında ya da, beni orada bırakıp içmelere gitmediler çünkü sarılmayı biliyorlardı. Daha da yakınlarına sokup hayatındakilerle tanıştırıyorlardı dengeyi kurabilmek adına. Yoksa tek objeyi hayatına alıp diğerlerini saf dışı bırakmak kolay. Sevgilerini gösterecek cesaretleri vardi, yükleri paylaşmaya güçleri vardi. Böyle böyle 3 günlük insanlar mutlu ediyor işte çok bir şey yaptıklarından değil, değer vermeyi bildiklerinden.</span><span class="EOP SCX10737368" style="-webkit-nbsp-mode: normal !important; font-size: 11pt; line-height: 18px; margin: 0px; padding: 0px;"> </span></div>
</div>
somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-50074143917692436952013-03-10T23:45:00.001+02:002013-03-10T23:45:31.266+02:00<br />
Burası meğer çöp torbam olmuş. Kafamdakiler kokuştukça buraya yazar olmuşum.<br />
<br />
Bu sefer ki yazının farkı okunsun diye yazıyor olduğum bir yazı olması. Hiç söyleyemediğim şeyler var kafamda. Sözümü ulaştıramadığım yerler. Cesaretimi toplayıp söyleyemediğim ama belli ettiğim (!) şeyleri söylemek için garip bir kusma eylemi..<br />
<br />
Bazen öyle bir çizgi vardır ki hümanistliğiniz kaybolur. "Etiket aramıyorum" lafınız anlamsız olur, etiketlemeye etiketlenmeye can atarsınız. Bu sefer kendime değil karşımdakine sıfat arıyorum ilk defa arafta olmak böylesine yordu çünkü, taşıyamaz oldum kaçmak istiyorum..<br />
<br />
Kırıldım, aynı şey ikinci kez yapılınca, yine bana söz hakkı verilmeden hükümlere karar verilince, dolduruşlara gelinince paramparça oldu içim ama acımadı. Acıtmayan şey de güçlendirdi tabi. Geri dönmeyecektim, kafamda bitmeye yaklaşmıştı bile, çünkü kaldıramadığım yükleri hayatımda tutmanın ne anlamı vardı ki. Zaten derler ya "Hatayı bir kere yapınca tecrübe olur, ikinci kez yaptığında ise aptallık", bunun farkındaydım ve karar verdiğim bencilliğim tavan yapmıştı (Bencilliğime kavuşmam ayrı bir hikaye sırası gelecek onun da).<br />
<br />
Kararlar alıp hayata devam etmek kolaymış aslında çok kısa sürede bunu öğrendim sanarken hayat garip şeylerle çıkıyor karşınıza klasik olarak. Sonra bir bakıyoruz ki yaşadığımız hayatın kararları bizim elimizde değil, geride bırakmak hiç kolay değil. Koca koca ettiğin lafları koca koca lokmalar halinde yutuyorsun. Tamamen isteyerek, kendi iradenle.<br />
<br />
Ya napacaktım ki zaten. Kendi canının acısından daha fazla önemsediğin insanlar varsa eğer sen ne kararlar verirsen ver hepsi kokuşan çöplükler oluyor işte.Onlar da buraya geri dönüşüyor. Meğer bir varmış bir yokmuş, ihtimaller denizinde boğulmuşuz haberimiz yokmuş, birbirimize sarılmışız, oturup başa sarmışız.<br />
<br />
Bunlar olan bitenin bir kısmının özeti. Şimdi başka ihtimaller var kafamda cesaretimi toplayıp söyleyemediğim ama bu sefer belli de etmediğim ihtimaller. Eğer söylersem, yazarsam aklımdan herhangi başka yere kaçar giderse onlar, kaybederiz her şeyimizi, teğet geçer hayata devam ederiz yaralarımızı iyileştirmeden, yükümüzü hafifletmeden..<br />
<br />
Laf dokuz boğum sekizini yut birini söyle derler ya, ben sahtekarlık yapıp sekizini milyonlarca kez söyledim, ama o belki en kırıcı ama en önemlisini yutuyorum, yutuyorum ki içimdeki sevgi nefrete dönmesin diye.<br />
<br />somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6617511319911903937.post-30000530312256595232013-01-17T23:51:00.000+02:002013-02-12T22:45:44.950+02:00<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Başkalarını doğrultmaktan kendimi unuttum, şikayet ettiğimden değil bu sözüm.Sadece kendimden vazgeçtiğimi fark etmek koyuyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Mentorumu özledim.. Bana yapılanları ona yapabiliyordum. Her ihtiyacım olduğunda aradığım, her anlattığımda beni anlayan, hiç dokunmadan yanımda olduğunu hissettiğim, kıvır kıvır saçlarımla oynarken özgüvenimi kazandığım, yavşak sözlerine yavşakça cevap verebildiğim ama ona "siz" diye seslenmekten vazgeçemediğim, 'telefonunu açık bırak bu gece' diye uyarım sonra aramayı unutan ama mutlaka söyleyecek bir lafı olan, en utandığım yanlarımı en koca cesaretlerimle anlattığım, kahvesini götürüp verirken çapkın çapkın sırıttığım, ben anlatmadan ne yapacağımı söyleyen o umutlu, bana ve kendi hayatına inanan o adamı o kadar özledim ki.. Sanırım hayatımda gitmesini kabullenemediğim tek insan o. Ama her aradığımda o telefonun mutlaka açılacağını bildiğim nadir insanlardan biri de o..</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Onun da dediği gibi son konuştuğumuzda, hep başkalarından medet umuyorsun değil mi derken aslında gitmediğini de anlıyorsun bi şekilde.Evet sıra arkadaşım dediğim insanlarda. İçimde bir boşluk var hep onu doldurmak istiyorum, doldurduklarımın içimden boşalmasından korkuyorum. Halbuki bu hayatta hep tek olacağız bununla yüzleştiğim halde kabullenmekten neden hep bu kadar korkuyorum.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">İnsanlardan izler yaratıyorum kendime, bazen bir söz, bir koku, bir nesne, şarkı. Biriktirdiklerimin hep bir halta yarayacağına inanıyorum, bir ayakkabı kutusunda tepede tozlanmaktan başka bir halta yaramıyor. İçimdeki izleri ise geçmiyor. Bu yüzden her şey tarih tarih aklımda değil mi zaten.. Sanki o tarihleri unutunca benliğimi unutacağım.Halbuki insanın benliği geleceğinde değil mi?</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Geleceğim hakkında o kadar şeyden vazgeçiyorum ki, geçmişim için. Peki elimde geçmişimden ne var, o en can acıtan bense onun peşinden koşmaktan zevk alıyorum..</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Yoruluyorum.Beklentilerimi hareketleştirmekten yoruluyorum.Her hareketim aslında benim beklediğim. Gücüm sadece kendime yetmiyor, bi de en korumak istediklerime.Milyonlarca yapmak istediğim şey varken kenara kabuğuma çekiliyor, hayallerimden vazgeçiyorum. Kendimden vazgeçmişim hayallerim çok mu..</span></div>
somonhttp://www.blogger.com/profile/04221733571531345724noreply@blogger.com0