5 Ekim 2010 Salı

Kalabalık

  Hayatın akışının insanlar üzerinde bıraktığı etkilerden yanlış olanlarını bulmak için çırpınıyorum galiba.Hayatla savaşma tekniğim bu herhalde.Belki de kendimi güçlendirme yollarından biri.Kusursuz bir şey yok hayatta, tıpkı hayatın kendisinin de kusurlu oluşu gibi.Ama buna da muhalif olurmuşcasına mesleğim de kusursuza yakın şeyler tasarlamak, oluşturmak olacak.Belli ki başarısız olursam suçlusu hayat.Ben elimden geleni yapıyorumama yolun bu kadar başında ne yapabiliyorsam...

  Bomboş, saçma olan hayatım bir anda dolulaştı, yoğunlaştı.24 saat yetmez oldu,26-27 saat istediler bizden.Sürekli bir doluluk hâli ve yalnızlık!!!Hani insanlar yalnız kaldığından derler ya "Oyalanacak bir şeyler lazım sana, bak o zaman aklına gelmez yalnızlığın"..E bu da  yanlışmış..Böyle böyle artmıyor mu yanlışlar?Neye inanmaya başlamalıyız ki acaba?

  Hayat doldukça,kalabalıklaştıkça, ürettikçe hayatta, yaşananlar arttıkça paylaşmaya birilerini arıyor insan.Elbette etrafım sevdiklerimle çevrili ama kalabalık içerisinde yalnızlık diye bir şeyler duymuş olmalısınız. Şimdi o zamanlarımdayım.Bu kadar olan bitenin içinde bir şeyleri "gerçekten" saatlerce uzun uzun anlatabileceğim kimse yok.O sabra sahip insanlar uzakta bana, nerdeler onu da bilmiyorum ya.Bense kalabalığımda boğuluyorum şu sıralar.Sarınmaya, sıcaklığa, heyecanlanmaya daha çok ihtiyacım varken, payıma düşen dediğim gibi kalabalık içinde yalnızlık..

  Kesişecekse yollar zamanıdır.Sıcak bir şarap dağıtıraslında yukarıda yazılanları..Aksi hâlde yok olması yakındır duygularun, umutlarun, yaşanacakların varlığı..Bunları duyan var mıdır acaba?Sesi de çıkmıyor ki kağıttaki mürekkep damlalarının...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı