26 Nisan 2012 Perşembe

Okumayana mektuplar

Çok zaman geçti aradan, daha önce de söylemiştim bu sözü sana ama yine de o kadar çok şey değişti ki..Belki sende de çok değişenler oldu.Habersizce sürüyor hayatımız ve sürmeye de devam edecek belli.

Büyüdüm, yaşlandım diyemiyorum hala, çünkü büyüdüm.Yaşlanmak monotonluğu getiriyor ya az biraz, hala bulamadım ben dengemi, monotonluğumu.Yaşlandım diyemiyorum, çünkü biliyorsun beni, ben hep yaşlanmaktan korkuyorum.Bu sözüme söyleyeceğin karşılığı da duyuyorum, diyorsun ki; "Sen yaşlanmaktan korkmadın, yalnız kalmaktan korktun!"

Karşı çıkamıyorum.Yalnızlık hep korkuttu beni.Senin yanında da yalnızdım ve korkuyordum.İşte tam da bu nedenden dolayı kaçıp gitmedin mi zaten..

Kaçabilmeyi becermeyi isterdim, ne âla, bırakıp gidince sen sorunlar çözüldü değil mi?Sorunlar çözülmedi, sorunları çözdüm.Arkanı toplamak bana kaldı yani.Sen gittin gideli çok da bir şey değişmedi ya bu konuda.Ben hala sorunları bırakıp, hiç bir şeyi umursamadan kaçıp gidemiyorum.Düğüm çözmek hobim oldu yani.

Başka hobilerimden de vazgeçmedim, biliyor musun.Mesela elimde ne varsa onlardan düğüm oluşturabiliyorum kendime.Malzemem çok fazla düğümleri yaratabilmek için.Önce onları yapıyorum, sonra o düğümleri bozmak için çabalıyorum.Kendi kendime gelin güvey oluyorum yani.Hayat kenarımdan akıp giderken, ben sabit bir hâlde oynuyorum kendimle.

Oynadığım şey bir de kelimeler.Beni bir tek onlar anlıyor hâlde ya da zorla anlatıyorum onlara kendimi bir şekilde.Karalıyorum kenarda kalması için..Sense bahanem..

22 Nisan 2012 Pazar

Gemi..

Bugün limanlarımdaydım, limanların nerede olduğu önemli değil demek.Paylaşım ve sevgi varsa ortada bir arada duruyorlar işte..


Konuşmuyor olmak o kadar iyi geldi ki, sadece izledim, onlar tanımadan konuştular, dinledim.Dinledikçe şansımı ve huzurumu fark ettim.E o kadar da zor değilmiş meğer dedim.


Her şeyi sorun ediyor olabilirim, ama limanlarımı da böyle yaratıyorum bir yandan.Belki onlar için bir numaralı gemi değilim(kabullenmek zor,hırçınlaşıp triplere boğuyorum, ama kabullenmeyi de öğrenirim bir gün) ama bu gemiye liman olmaktan hiç vazgeçmeyecekler, bir şekilde unutmamalı bunu.


Ezginin Günlüğü'nden Gemi dinlemeli..*

11 Nisan 2012 Çarşamba

Gezi Günlükleri..

Vol.1
Kimseye yakın olmak zorunda değilsin.Daha dakika bir.Üzülmek, takılmak, saçma sapan kendine haksızlık yapmak yok!
Vol.2
Kahvaltı sonrası..Gece hızlı geçti.2 molayla; Sakarya ve Afyon.Fethiye merkezde yine garip bir kahvaltı.Kapadokya'ya dönüşmeye başladı bu iş, korkuyorum.Alınganlıklarım bastırıldı. Konuşmak lazım.Kafamızdan geçen neyse konuşmalı işte.Otele gitsek de kendimize gelsek artık.
Vol.3
Odaya geldik, saçmalamaya başladık.Islak mendillerle masa bile silindi. ps.gereksiz atarlarla kafanı bozma.
Vol.5
Boynu bükük bir papatya/Olduğuma bakıp da/Senden vazgeçtim sanıp, sakın aldanma.
Vol.8
Öncelikle, kimseye ihtiyacın olmadığını bence bugün kanıtladın.Yakının olan insan zaten yakın olur, gelir seni bulur.İnsiyatif almak, yönlendirme yapmak, fazla olan noktalarını paylaşmak dünyanın en huzurlu işi.Yorgunum ama iyiyim bence.
Vol.10
Dün değeri ve huzuru hissettim bir şekilde, biraz benim de bir şeyler yapmam gerekiyor biliyorum ama..Yine bir "ama"..Denizi,sahili,kumu,birayı ve sevdiklerimle bir arada olmayı seviyorum.Ama yaşlandım, gençlik cesaretim dibe vurmuş durumda, o fena.Şu andan itibaren zaman durabilir.
Vol.12
Hocalara kızıyorduk, şimdi biz tüm gün oturarak keyif yapıyoruz (?).Yine de gelmek isteyen geliyor, buluyor, konuştukça fikirler çıkıyor.Algı durumu artıyor, kendin için gelmeyen fikirler başkalarına geliyor.Birisine sinir olduğum zaman, sinir oluyorum.Peşin hükümlüyüm ama haklıyım.Sesine tahammülüm yok.Fal baktım,iyi de baktım.Başarılıydım kendi performansıma göre.
Vol.13
İnsan gereksiz sıfatları yüklememeli kendisine, saçma sapan rollere bürünüp,saçma hareketlere sahip olabiliyor..Sadece bir gözlem.Bir insanın gelişimini, çalışkanlığını izlemek muhteşem.Bir şeyler katmasını gözlemlemek, büyüdüğünü görmek.Anne olmak istiyorum, annelik yapıp sonra uzaklara yollamayı da..Üretime tanık olmak muhteşem bir his.Bir anda deli hızlı üretimler ve bunların oluşumunu izlemek.365 gün önceki hâlinden ilham almak gibi ya da geriden bir şeyler katmak gibi.Haydi oy verelim.
Vol.14 
Hala biraz genciz, biraz da yaşlıyız ama.Bir şeyler yapmaya cesaret var ama adımı atacak olan yok ortada.Bir birayla kafa oluyor insan, gece 4e kadar sahil ateşiyle şarkılarla kaynaşmaya çalışarak mesela.Bir de insanlara şans vermek önemli, önyargı ne fena, bazen de haklı çıkabiliyor insan ama..Önyargı arızalı bir durum, çözümü sadece şans vermek.İlk kapıyı kapatmamak.Dünün özetinden sonra diyorum ki, detay önemli.Bazen kocaman bir şeyleri önemli kılan bütünü değil, detayı fazlaca düşünüp saklamadan iyi çözümler bulabilmek.O da bir yöntem.
Vol.15
Teknedeyim.Sonsuzluğun ve huzurun tam ortasındayım.Yaptığım her hareketimle gurur duyuyorum.Bir de sevdiğim her şey için emek vermeye sonuna kadar hep hazır olacağımı biliyorum.-Sonradan not-Bazılarını da gittikçe tanıyorsun, değer veriyorsun ya, bu süreci farkında olarak geçirmek kadar keyiflisi yokmuş./Suya dokunmayı, onla eğlenmeyi, buluşmayı da özlediğim koca bir gerçek.
Vol.17
Ve bitti.Normalde bitmesine üzülürdüm, ancak öyle tatlı bitti ki sorun yok.Mimarlığa dair bir çok çıkarımın yanı sıra insanlığa dair bir çok çıkarım da oldu orda.En azından kendi yakınlarıma. HERKESE şans vermeli.Olay sadece bir kaç kişi olmamalı.Hele ki değer verdiklerine aitse bunlar, iki kat şans vermeli.Başka bir şey; insan sevdiğini, sevdiklerini her yönüyle kabul etmeli.Zaten seviyorsak, görmeyiz ki kötü yönlerini.Eğer kötü yönlerini görüyorsan, zaten yakının değillerdir.Onları da uzak tutmak yeterlidir.Biraz değer verme, biraz huzur, biraz uyku varsa işin içinde daha başka bir şey beklememeli."Parisienne Moonlight" hiç bu kadar huzurla dinlenmemişti.Föyüm kaybolmuş, üzülüyorum.Şimdi sıra özlediklerimde.İnsan dönünce anlıyor özlediğini, o da ayrı.

3 Nisan 2012 Salı

Gitmeden Önce

Anaçlığıma bakmayın, içimde küçücük bir kız vardı ya hani, bilen bilir, o hala orda.O sevildiğini görmek istedikçe benim anaçlığım devam ediyor.Boşa çıktıkça, o deliriyor ama..

Kaskatı olmayı isterdim, her şeye rağmen ayakta durmayı dimdik, kimsenin yanına gitmemeyi ve kimseyi yanıma beklememeyi.

Değer vermelerim, beklentilerim, kıskançlıklarım, delirmelerim.Sonu yok mu artık Tanrım?

Bambaşka biri olsam, Elif olsam mesela.istemediğim ne varsa Selen'de kalsa.O güçlü duygusal,bencil,can acıtan kız olsa Elif.Kötü, edepsiz bir kız olsa, beklentileri olmadan.Hiç kimseyi, hiçbir şeyi beklemesem. Bişiler, birileri geçse bedenimden, ruhumdan, hayatımdan.Ellerim bir şey beklemese, bekleseler ellerimi, aidiyet aramadan mutlu olsam, ilk olsam, tek olsam, Elif mi olsam?

Kararlarımı almadan uygulamam gerekiyor benim.Karar aldığım an bozuluyor büyüleri. Uygulanamaz oluyorlar.Boşa atıp tutuyorum ben de böylece. Zaten sen kimsin ki kendin hakkında kararlar alıyorsun? Sanki hayatın senin kararlarınla yürüyor.Kim sana nasıl davranırsa onu yaşıyorsun işte, sana hangi parça bahşedildiyse.

Evrenin yaptığı her hareketi yanlış görüyorum ben.Başıma gelen her şey hata. Belki bir kaç doğrum var, onlarda ellerimi, ruhumu kalbimi kana bulamış durumdalar.

Akıllı olan beyin değil ruh.Kendisine yapılanları hiç unutmuyor, acısını öfkesini hafızasıyla besliyor.Özü soğumuşsa, kolay kolay eskisi kadar ısıtamıyor, göze dolan her yaş nereye akarsa aksın kurumuyor.

Beni anlamaya çalışan kimse yok bence.Sevdiğim tek özellik belki de, aklımdakileri, içimdekileri tutamıyorum.Herkes biliyor ben ne yaşıyorum, ne hissediyorum.Herkes işine göre davranıyor, olaylar gözüküyor.Görüyorsun, bakmıyorsun,ihtiyacı olduğunu biliyorsun, dokunmuyorsun, işitmeyi bekliyor, bağırmıyorsun,hissetmek istiyor, yok oluyorsun, paylaşmak istiyor, paylaşacak bir şey bırakmıyorsun.Var olabilecek her şeyi yokluğa çeviriyorsun, olay kaybolup gidiyor..

Peki Selen nereye kayboluyor?

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı