28 Mart 2012 Çarşamba

Hissettiklerimden Notlar

*İnsan umut konusunda nankör, umut ettikçe fazlasını istiyor, umut mutluluğu getirdikçe doyumsuzluğuna doyumsuzluk katıyor.Bir de dedikleri buğuyu atabilsem ya üstümden..
*Sesler içimdekiler alıp götürmüyor ama içimdekiler gitmeli mi onu da bilmiyorum aslında..
*Bir de hissettiklerime şaşırıp, onları saklama isteği var, bazen korkuyor hissettiklerinden insan.Nereye çıkabilirsin onlarla bilmiyorsun ki..

21 Mart 2012 Çarşamba

Sorular ve yaratılamayan cevaplar

Günlerden Nevruz..Baharın mutluluğunu hissetmek istiyorum artık içimde.Yıllar önce o gün/ bugün o kadar mutluyken, bunun sebepleri de mutluluğum kadar kocaman mıydı?Hayır sanmıyorum, mutlu olmaya bahaneler arıyordum ve en güzellerini bulmuştum.

Mutlu olmam için bahaneler arayacak kadar zavallı mıyım peki?Gerçek mutluluk nedenlerinden neden vazgeçtim ben?Küçük gerçek nedenler bile yaratamaz oldum ben.

Yaratamadığım tek şey "küçük gerçek mutluluklar mı acaba?" sadece.İşimde hâla bir şey yaratamama hâlim istikrarla sürmekte, kendime ait bir hayat yaratamamaktayım, en sevdiklerimle geçirebileceğim bir vakit yaratamamaktayım, çok severek parçası olduğum işlere dahil olma fırsatı yaratamamaktayım.Liste uzayıp gider, hayat akıp gider, ben bir parçasıyım bu hayatın öyle ya da böyle, bir o kadar da uzağım bence.

Sorularım artıyor gün geçtikçe, mesafem artıyor hayata sorular geldikçe.

Soru soran insan akıllı insan belki kabuli ama doğru soruyu sorabilmekte işin  mahareti.Sorular bu kadar anlamsızken bulamadığım ya da bulduğum cevaplar da boğulmak niye?Hem de yıllardır bu böyle.Güzel zamanlarımı böylesine mahvetmek neden,al sana bir soru daha!

Sarhoş hallerimi çok seviyorum.Soruları kafamdan attığım nadir anlar onlar.Düşünmeden davranıyorum, o halde kendimi mutlu da edebiliyorum.Beynimin uyuşmasına, düşüncelerimin kaybolmasına, aklımın dinginleşmesine, biraz keyiflenmeye ihtiyacım var.

8 Mart 2012 Perşembe

Akıtmaca

Kendimi soktuğum kalıplardan kurtulamamam beni mahvediyor.Nefret ediyorum sürekli başa sarmaktan, geri dönmekten.Kurtulmuştu hani, düzelmişti hâlim.İki yıldır kendime verdiğim emeği nasıl çöpe atarım ben.Hem de nedensizce.Bir kaç ay önce nedeni olduğunu düşündüğüm koşullar da yok artık.Belki kendi kendime yok olduğuna inanmışımdır, o ayrı.Hep bir ikilem hâli, yazılarım bile aynı ikilikte.Başlıklar hep aynı şeyi anlatıyor. Sonları hep aynı bitiyor.Aynılıklar o kadar yordu ki beni, başa çıkamıyorum işte.Tek başıma olmuyor.Tek bir "aynı"m olsun istiyorum, gelmiyor. İnsan birisine yakınım diyebiliyorsa nasıl ona yaklaşmaktan korkar ki? İnsanları bunaltmaktan korkuyorum evet.Hep korkum vardı bu konuda da, ama bir kere başıma da geldi ya, ömür boyu bundan kurtulamayacağım galiba.

Benden bunalmayavak bir sıfat, herhangi bir sıfat istemem çok mu anormal acaba? Bak yine aynı kelimeler; sıfat arayışı, kangren, kısır döngü! Milyonlarca kez dinlettim, okuttum insanlara bu kelimeleri, bunalmadınız mı?!

Düşünmeden yazmayalı çok zaman olmuş.Düşünmedikçe akıyor bir şeyler, yazarken en azından böyle.Peki ya işim? Onda hiç düşündüğüm yok.Olmayı beklediğim öğrencinin beşte biri bile değilim ben.Bir bok beceremediğimi kendime söyleye söyleye körelttim kendimi.Zihnim açık ve eşsiz değil.Beynim katılaştı, ruhumun özünü içine çekiyor!Napacağım bilmiyorum.

Ayrıca haklı ki, insan bağımlılığım var benim; aşırı dozdan ölmek istiyorum resmen!Başka bir şeyin iyi geleceğini düşünmüyor olabilirim ki. Bu kadar mı limansız kaldım ben.Bu kadar mı sığınma ihtiyacım var. Hep lafta mı kalacak, kendimi rahat bırakma isteğim.

Kıskançlığım, alınganlığım hep bu bağımlılığın belirtileri.Annem de benim gibi mi acaba? Annemin kızı olma durumu hem çok, hem yok. Ama iyi ki o var.

Bir yandan bu kadar kalabalıkken bile ben kendimi bu kadar yalnız hissediyorsam, ya bir gün gerçekten yalnız bulursam kendimi..Kendi gemimin limanı olmayı beceremem ki ben."Deniz misin, liman mı?" diye bir şey var ya hani. İkisi de olmayı beceremem kaybolurum ben.Derin sularda kocaman bir yosun olurum.

Yarın olacak yine kendimi çok mutlu (!) hissettiğim yerde yine bir şey olmamışcasına burda olacağım, yazdıklarımı burda bırakarak.Hiç bir şey olmamışcasına, yine buralarda.Aslında bir şey olmadı ya.Kendi kendime takılmalar.Yoruldum kendimden, özlemişim kendimi!

4 Mart 2012 Pazar

Hızlıca yakınmaca

Yıllar önce bu dakikalar bazı soru işaretlerimle beraber mutlu olarak ama, kafamı koymuştum yastığa.. Yapabileceğim her şeyi yapıyor oluşumdu tek emin olduğum.Gerisinden beklentim yoktu.Olacağı varsa olurdu.
Olacaklar oldu da ama olmamalı mıydı acaba.Daha da fenası olup bitmiş şeyler için benim hala bu kadar konuşmam normal mi acaba?Hayır hayır, akıllanacağım yok benim.

Şimdiyse durum ters işliyor.Olmasını beklediğim hiç bir şey olmamakta.Ben ne kadar koyveremiyorsam, onlar da o kadar gerçekleşemiyorlar. Olacağı varsa olur demeye korkuyorum galiba eskiden ötürü.Halbuki o da demişti ya "Rahatladın artık, her şeyi dilediğince yaşarsın" diye.

Öyle olmadı işte.Dilediğimce yaşayamıyorum bir şekilde.Ben ne istiyorsam hayat bana tam tersini vermek zorundaymış gibi davranıyor.Ben inadına olacak dedikçe, mutluluk iyice uzaklaşıyor benden.

Korktuğum ne varsa başıma gelecek biliyorum ama kendimi ne buna hazırlayabiliyorum ne de önlemimi alabiliyorum.Hala kafamdaki mutluluk umutlarına inanıp, senaryolarımı ona göre yazıyorum.Pollyanayı pollyanadan daha iyi oynamaya devam ediyorum.

Kendime kızmak istiyorum, hayatımı bir kaç noktadan itibaren yeniden yaşamak istiyorum, üzerimdeki bu uğursuz gidişat nereye gidecek anlamak istiyorum.Ne olacak nan bunun sonu demeden mutlu olmak istiyorum. Herkesin çoooktann elde etmiş olduğu sıradan hayatsal şeyleri bir kere de olsa hakkını vererek yaşamak istiyorum.Bir kere de oltama taktığım umudu boşa çıkarmak istemiyorum.

Tüm okuyanların beni anlamayacağını gayet iyi biliyorum..

2 Mart 2012 Cuma

Anekdot IV

Hayatım mı karışıyor gittikçe, yoksa ben karıştırmak için elimden geleni mi yapıyorum, farkında değilim açıkcası. Bu aralar kendimi hızla toparlamışken, diğer yandan da düşüncelerimin arka planında hep bir olumsuzluk, hep bir anımsama, geçmiş için üzülme, kaygılanma durumu da söz konusu.

Galiba en büyük derdim geçmişi arkada bırakamama hâlim.Bizi biz yapanlardan biri belki yaşadıklarımız, biriktirdiklerimiz lâkin hayatımızı sadece geçmişle yaşamak doğru değil.O zaman ne bu hâlim?Yeni şeyler yaşayıp, biriktirmek yerine nerde halı altı, sandık içi, dolap üstü duygular varsa onları arıyorum.Eskiden madem kurtulamıyorum, bari Orhan Veli gibi yapsam ya;



Eskiler alıyorum
Alıp yıldız yapıyorum
Musikî ruhun gıdasıdır
Musikîye bayılıyorum

Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musikîler alıyorum

Bir de rakı şişesinde balık olsam

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı