Ölümü bilemem derdim. Sen daha gelmeden, belki de hiç gelemeyecekken beni gitmek istediğim uçurumlara sürükledin. Yürürken bilmediğim o yolda, uyandırıp attın beni taaa en dibe, ölüme. Yaşıyordum ama o sesle ölüyordum ben. Kilisenin huzurlu sesini vermiştin bana. Ben o boşluğa düşerken, anladım ki boşlukta yaşamıyormuşum ben. Belki aydınlık sokakları göremeyiz ama bana o aydınlık(!) yok oluşları şimdiden tattırdın bile. Belki peşimden gelmezsin ama beni attığın uçurumlar bile şimdilik çok güzel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder