Birikti.Koskoca bir kabı damla damla doldurmaya çalışan bir musluk biriktirdi bir şeyler.Elimden gelen tek şeyse acıyla, sabırsızlığın verdiği öfkeyle, yalnızlığın verdiği hüzünle, yorgunlukla izlemek oldu.Muslukla beraber aktı göz yaşlarım.Kaybolup gittiler sonra kimbilir nereye..
Göz yaşları hep mi mutsuzlukla akmak zorunda?Kaç kere sevincinden ağlar ki insan?Nedir gözyaşı?Birikenleri dışarı akıtmak mı?Rahatlar mı insan ağlayınca?Peki ya içe atılanlar?Zorlasan da göz yaşının çıkamadığı hâller..Kimsenin olmadığını anladığın o an..İşte o anın kahrı bizi büyüten, ağladıkça da küçülüyoruz hâliyle..Anlık acılarla zaman geçiriyoruz göz yaşlarıyla. Ağlayamadığındaysa, yaşıyorsundur o an gerçek acını, kederin ya da sen her ne diyorsan onu işte.Kaçışın yok o an.Taşımalısın o yükü sırtında.Aksi hâlde yaşadığın hayat, hayat mıdır ki?
İnsanlar doğarken, belki de hayatının en güzel anında bile ağlıyorsa bir gariplik olmalı bu işte .Sırf bu yüzden, tam akisne ağlamadan yaşamalı insan, büyük acıları tek başına kaldırarak ama bir damla göz yaşı kullanmadan.İçin kan ağlamalı bir yandan.Çünkü ağlamadan hissedeceksin o büyük acıyı ve bu büyük acıyla ulaşacaksın o mutlu denilen sona.O en büyük sevince, huzura.Bir bebek nasıl doğuyorsa, tam aksine..