Eski körüklü otobüslerdeki sıradan bir yolculuğum sırasında iç sesim ve ben yine konuşuyoruz.. Konu mu ne?? Yaşlılık.Evet yaşlılıktan korkuyorum..Ellerim buruş buruş olduğunda, insanların o acıyan bakışlarını görmekten,muhtaç olmaktan,yapmak istediklerimi yapamayacak olmaktan,en önemlisi de yalnız kalmaktan korkuyorum.50 yıl biçiyorduk kendimize..Göreceğimizi görmüş, yaşayacağımızı yaşamış olurduk.Zirvede bitirirdik işte fena mı şeklinde kararlar almıştık kendisiyle...
Taa ki yanımızda oturan yaşlı amcadan şu cümleyi duyana kadar:"80 yıldır Nişantaşılıyım!!" O an hakikaten yeni tabirle 'dumur' olduğum andı.Sanki her konuştuğumu duymuş da inadına söyler gibi..Sonra başladık zaten yaşlı İbrahim Usta'yı dinlemeye.
İbrahim Usta 80 yıllık Nişantaşılıymış.Kendisi Su tesisatçısıymış önceden ama İnönü'ye korumalık yaptığı bile olmuş zamanında.Eski İstanbul beyfendilerinden,belli; giyimiyle konuşmasıyla, davranışlarıyla..Tek tek gösterdi bana tesisatını yaptığı binaları, binaların kimlere ait olduğunu, daire içlerine taktığı istiridye kabuğu şeklinde lavaboları, gördüğü salonlardaki asma avizeleri,avrupadan gelen altın melek süslerini,yatığı iş sayesinde kaptığı o zamanlar nadir bulunan Türkiye Futbol Federasyonu rozetini,İnönü'yü,onunla beraber yaptığı gezileri...15 dakikada ayrıntılarıyla dinledim tüm bu hepsini..Yol arkadaşı oluverdik 15 dakikalık da olsa...
Konuşma İbrahim Usta otobüsten inince biter ve iç sesimle ben yine kalırız başbaşa.."Yaa 50 yıl yetmez sanki.Bu kadar şey birikmez ki 50 yılda..Bak neler tanıyor, nelere şahit..50 yıl çok erken..Yaşlılık iyi bir şey mi ne??"
Not:Oğlumun ismi kesinlikle İbrahim olacak =)